KENDiNiZi MONOTONLUKTAN KURTARIN

2 Ekim 2012

Beynimizi ne kadar çalıştırır, yaşamımızı ne kadar renklendirirsek, ileri yaşlarda o denli zinde bir zihne sahip oluruz

Medeniyetin getirdiği günlük hayatı yaşarken kişiler, koşuşturma içinde, farkında olmadan monoton ve yeknesak bir hayata girebiliyor. Bir de bakıyorsunuz ki, uzun yıllardır aynı kahvaltıyı yapıyorsunuz, aynı yollardan gidiyorsunuz, aynı kişileri görüyor, aynı işi yapıp, aynı yollardan geri dönüyorsunuz. Bu tabii kötü bir şey değil ama bazen de rutinin dışına çıkmak, insanın bir anlamda pillerini şarj etmesine yarayabiliyor.

Küçük şeyler, fark yaratır
Rutin, hayatınızın düzenli olmasını sağlar ama modern yaşam içine kapılıp gitmek insanı çok otomatikleştirebiliyor ve yaş ilerlediği zaman pek çok yeteneğin kaybolmasına neden olabiliyor. Beynimizi ne kadar çalıştırır, yaşamımızı ne kadar renklendirirsek, ileri yaşlarda o denli zinde bir zihne sahip oluruz.
Eğer böyle yeknesak bir düzen içindeyseniz monotonluğun farkına varmak ilk adım olabilir, şöyle günlük yaşamınızı bir gözden geçirin. Değiştirecek bir şeyler bulduysanız harekete geçmek de ikinci adımdır. Ufak ve kolay değişiklikler yapmak olumlu ve çabuk sonuçlar verebilir. Aşağıdaki ufak

Yazının Devamı

FAZLA MEYVE YEMEK ZARARLI MI?

25 Eylül 2012

Meyve her ne kadar ‘sağlıklı gıda’ kategorisine girse de içeriğindeki yüksek şeker oranı yüzünden tehlikeli hale dönüşebiliyor

Geçenlerde dostlarla Bebek Otel’de akşamın tadını çıkarıyorduk. Endokrinolog Doç. Dr. Gökhan Özışık da aramızdaydı. Arkadaşlardan biri Gökhan Hoca'ya, “Hocam ne kadar meyve yemeli insan, çok yerse kilo alır mı, yoksa meyvenin şekeri zarar etmez mi? Bir anlatsanıza şunun doğrusunu, öğrenelim” dedi. İşte Dr. Gökhan Ozışık'ın anlattıkları.
“Bir erişkinin sağlıklı beslenmesi için günde 4-5 porsiyon meyve-sebze yemesi gerektiğini sıkça duyup okuyorsunuz muhakkak. Bu öneriden meyve ve sebzenin besin değeri olarak aynı olduğu sonucuna varmak aslında pek de doğru değil. Aralarındaki fark, enerjileri yani taşıdıkları kalori miktarı. Genel olarak, selülöz ve nişasta gibi kompleks karbonhidrat içeren sebzelerin fruktoz ve glukoz gibi basit karbonhidrat içeren meyvelere göre 'besin-enerji' oranı daha yüksek. Yani, nispeten daha az şeker içermeleri (haliyle de daha az tatlı olmaları), sebzelerin daha değerli bir besin olarak kabul görmesini sağlar.

Su ve şeker içeriği bol
Her ne kadar meyveler lif, mineral, vitamin, tannin ve diğer

Yazının Devamı

SAHTE VE ÖLÜ BESiNLERDEN UZAK DURUN

18 Eylül 2012

Mutfağınızdaki bez torbanın içinde duran mercimeği toprağa atın, birkaç hafta sonra size canlı olduğunu gösterir.
Kabuğuyla, kepeğiyle saklarsanız buğday canlıdır ama beyaz un ölüdür. “Bitkisel ağırlıklı beslenmeye geçin” diyor ‘Kınıkoğlu Diyeti’

Sevgili dostum kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu’nun ‘Kınıkoğlu Diyeti’ isimli kitabı çıktı geçen hafta. İki senedir bu kitabı hazırladığını, içindeki 99 sağlıklı yemek tarifinin her birini en az iki kere kendi evinde eşi Canan Hanım’la pişirip yediğini bizzat biliyorum. Böyle bir hazırlığın sonrası da bana göre, bugüne dek yazılmış diyet kitaplarının en iyilerinden biri çıkmış ortaya. Diyet kitabı demek, bu kitaba biraz haksızlık oluyor, aslında insan ömrünü uzatıp, sadece kilosunu değil sağlığını da kontrol edebileceği güncel bilgileri inanılmaz bir üslupla sunan tek ciltlik bir ansiklopedi. Oğlak Yayıncılık’ın çok kaliteli basımı ve sayfa düzenlemesi de okuma zevkini en üst düzeye taşıyor.
Medeniyetin beslenmemize getirdiklerini anlatan bölümden bazı cümleleri aynen aktarıyorum:
“Besinin sahtesi olur mu? Tabii ki olur. Doğada bulunduğu haliyle yenmesi mümkün olmayan, yutabilmemiz için katkı maddeleri eklenmiş ve özel

Yazının Devamı

KONSANTRASYON YETENEĞiMiZ AZALIYOR MU? 2

11 Eylül 2012

Beyin çok fazla uyaranla bombardımana tutulduğu zaman tek bir şeye konsantre olması zor. Peki konsantrasyon yeteneğimizi nasıl koruyabiliriz?

Bazı mesleklerde konsantrasyon, yaşamsal öneme sahiptir. Aslında günlük yaşamımızda hepimizin örneğin trafik kazalarını önleyebilmek, bir işin tamamlanabilmesi, önemli bilgileri hatırlayabilmek için konsantre olabilmemiz gerekir. Biz konsantre olmaya uğraşaduralım, öte yandan etrafımızı saran her türlü ekrandan akan görüntülerle, hızlı ve hareketli haber bildirimleriyle, dikkat dağıtan her türlü elektronik ve ileri teknolojik sistemle modern dünya, her alanda aklımızı çelmeye çalışıyor oysa.
Acaba dikkatimizi çelen bu etkenlerden sıyrılıp, konsantrasyon yeteneğimizi nasıl koruyabiliriz?
Bu soruya cevap vermeden önce konsantrasyon konusuna ve onun kardeşi olan dikkate bir göz atalım. Dikkat küresel bir kelimedir, etrafınızda olup biten ilgilendiğiniz her şeyin o anki durumunu ifade eder. Konsantrasyonsa daha yoğundur ve tek bir özel şeye bu dikkati odaklamaktır.

Savunma mekanizması
Aslında dikkat ve konsantrasyon insanlarda savunma mekanizması olarak gelişmiştir.

Yazının Devamı

iNSÜLiN DiRENCi VE HiPOGLiSEMiYi ANLAMANIN KOLAY YOLU

4 Eylül 2012

Tatlı ve tuzlu atıştırma krizlerine varabilen iştah artışı, kilo alma, bir türlü kilo verememe, geçmeyen baş ağrıları, çarpıntı, ödem, ciltte yağlanma ve sivilcelenme yükselen insülin düzeylerinin sebep olabileceği istenmeyen sonuçların sadece birkaçı

Geçenlerde endokrinolog Doç. Dr. Gökhan Özışık’a, “Hayırlı olsun” demek için Memorial Hastanesi Etiler Polikliniği’ne gittim. Uzun yıllardır anti-aging ve sağlıklı yaşam konusunda her fırsatta kendisinin güncel endokrinolojik bilgisinden yararlandığım sempatik meslek- taşım, kısa bir süre önce ‘full time’ Memorial Ailesi’ne katılmıştı. Her zamanki güleryüzlü ve sevecen haliyle beni karşıladı, büyük heyecanla sağlıklı yaşam konusunda yapmaya hazırlandıkları çok güzel projeleri anlattı. Tabii biz sohbete dalınca da konu, haliyle kilolar ve insülin rezistansına geldi. Sizler için insülin rezistansını belirlemeyi anlatmasını rica ettim. İşte Gökhan Hoca’nın anlattıkları, aynen aktarıyorum:

“Kilo vermek ve sağlıklı yaşamak isteyenlerin sıkça karşılaştığı kavramların başında insülin direnciyle reaktif hipoglisemi yani yemekten sonra kan şekerinin düşmesi gelir. Yükselen kan şekerini normale indirmek, insülin hormonunun birçok

Yazının Devamı

KIŞ ÖNCESi AYAK BAKIMI

28 Ağustos 2012

Eğer ayaklarınızla ilgili herhangi bir sorununuz varsa açık ayakkabılardan, kapalı ayakkabılara geçeceğimiz bu aylarda önleminizi almaya başlayın

Ayaklarımızı koruyan ve yerle aramızda tampon vazifesi gören araçlardır ayakkabılar. Ayakkabılarınızı bir süs olarak kabul edip onların ‘koruyucu araçlar’ olduğunu düşünmüyor olabilirsiniz ama ayakkabıların görevi, tam anlamıyla budur. Ayakkabıların ayağınıza uymaması bile, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.

Su kabarcıkları: Derinin katmanları arasında sıvı birikmesi sonucu oluşur. Ayak derisinin bastığı ve sürtünmeye maruz kaldığı her yerde oluşabilir. Eğer şeker hastalığınız varsa veya ayaklarınızdaki kan dolaşımı zayıfsa, su kabarcığı gibi küçük bir sorun bile, enfeksiyonun tabloya katılmasıyla ciddi sonuçlar doğurabilir. Şeker hastalığına bağlı olarak ayaktaki veya bacaktaki sinirlerin hasar görmesi, bu bölgedeki bir yarayı veya enfeksiyonu hissetmenizi engelleyebilir. Yani sorun, siz farkında olmadan daha da ciddi boyutlara ulaşabilir. Kabarcıkları kontrol edin, kızarıklık olması veya cerahat toplanması, orada bir enfeksiyonun geliştiğine işaret eder. Bu durumda vakit kaybetmeden doktora başvurun.

Nasır:

Yazının Devamı

“BENiM iSMiMi, SiZiN DE SAĞLIĞINIZI ÇALIYORLAR”

21 Ağustos 2012

Geçen haftalarda dostum Dr. Mehmet Öz’le yaptığım ve bu sayfalarda yayımlanan dizide, kendisinin benden bir ricası olmuştu. Bu ricayı hatırlatmamı gereken bir gelişme var. O yazımdan bazı bölümleri tekrarlıyorum

“Hasan, lütfen okuyucularımıza duyur, ben sadece meyveleri, sebzeleri ve genel anlamda sağlıklı gıdaları öneriyorum. İlaç satışı ve pazarlamasıyla hiçbir ilgim yok ve hiçbir ilacı, bitkisel ürünü veya gıda takviyesini pazarlamıyorum. Ama internete girdiğinizde her yerde ‘Mehmet Öz’ün tavsiye ettiği’, ‘Mehmet Öz’ün önerdiği’ gibi şeylerle karşılaşıyorum. Bu hakikaten beni çok rahatsız ediyor ve dünyanın her yerinde bu konuda çok ciddi davalar açıyoruz. Binlerce dava görülüyor şu an. Okuyucularımızdan rica ediyorum, herhangi bir üründe Mehmet Öz’ün tavsiyesini görürlerse buna itibar etmesinler, yazılanlara inanmasınlar. Ben muhtemelen onun içindeki bitkiyle ilgili ‘İyidir’ demişimdir, üründen haberim bile yoktur. Ne o ürünün hazırlanışını, ne saflık derecesini ne de nerede yapıldığını bilirim. O ürünle ilgili hiçbir alakam yoktur. Lütfen bunu unutmasınlar. Lütfen ben öneriyorum diye herhangi bir şey satın almayın, benim önerdiğim satılabilecek hiçbir şey yok.”

Yazının Devamı

BABALAR ÇOCUKLARINIZA iLGi GÖSTERiN

14 Ağustos 2012

Günümüz dünyasında hızlı tempo, çalışma sürelerinin fazlalığı, ilgisizlik gibi sebeplerden pek çok baba, çocuklarıyla yeterince zaman geçiremiyor. Baba figürü çocuk için çok önemli oysa

Londra’da yaşayan ve orada çalışmalarının yanında, hem televizyon programları olan, hem de gazetede yazılar yazan Psikolog Özden Bayraktar’la konuşuyorduk. Özden, kızım Ceylan’ın Koç Lisesi’nden sınıf arkadaşı, devamlı epostalarla bana yeni çalışmaları hakkında bilgi verir, İstanbul’a geldiğinde de her fırsatta beni arar, buluşup özellikle farkındalık konusu üzerine uzun uzun konuşuruz. Son geldiğinde babalık üzerine yeni bir yazı hazırladığını ve bu nedenle de yaptığı araştırmayla ilgili ilginç bilgiler verdi. Bu ilginç bilgiler için sözü Özden’e bırakıyorum:

Bazı hayvanlar insanlardan önde
“Yazım için babalık hakkında antropolojik ve tarihsel açıdan araştırma yaptım ve bakın karşıma neler çıktı!
‘Time’ dergisinden alınan bir kaynağa göre, şu anda tüm dünyada yüzde 10-40 arasında çocuk, babası olmadan büyümektedir. ABD’deyse, boşanmış babaların yarısından çoğunun ilk senelerden sonra çocuklarıyla bağlantısı kopmaktadır. 10 sene sonrasında, üçte ikisinden fazlasının

Yazının Devamı