Seberg’in trajedisi

16 Mart 2020

“Saint Joan”a dair iki anım var. İlki çekimlerde kazığa bağlıyken yanmak. İkincisi eleştirmenler tarafından ateşe verilmek. İkincisi canımı daha çok yaktı. Korkmuş bir tavşan gibiydim ve bu, filmde gözüküyordu. Güzel bir deneyim değildi. Çoğu oyuncunun bittiği yerde başladım.”

18 bin genç kadın arasından Otto Preminger’in “Saint Joan”unun başrolünde Jeanne d’Arc’ı canlandırması için seçtiği ABD’li (o dönem amatör) oyuncu Jean Seberg’in yukarıda anlattığı ilk anıları trajedilerle örülü bir hayatın sinyalleriydi. 18 yaşına birkaç ay kalmışken role seçilen ve ‘çoğu oyuncunun bittiği yerde başlayan’ Seberg, sürekli yokuş aşağı gitmedi elbette: Bir dönem Fransız Yeni Dalgası’nın ilham aldığı oyunculardan birine dönüştü, övgüler alan Hollywood oyuncusuna da evrildi. Ancak perdede görünen imajının da işaret ettiği bu kırılgan ve melankolik kadın, FBI’ından dönemin Preminger gibi sert yönetmenlerine şiddet yüklü evliliklerden evlat

Yazının Devamı

“Süper” deniz piyadesi

14 Mart 2020

Çizgi roman uyarlamalarının en yenisi “Bloodshot: Durdurulamaz Güç”, insan üstü bir teknolojiyle donatılan deniz piyadesi Bloodshot’ı anlatırken Vin Diesel’ın aksiyondaki karizmasına sırtını yaslıyor

 

Aksiyon sinemasının gişede en başarılı isimlerinden Vin Diesel’ın başrolünde olduğu “Bloodshot/Bloodshot: Durdurulamaz Güç”, aslında bir çizgi roman uyarlaması serisinin ilk halkası.

Vin Diesel’ın canlandırdığı Ray Garrison, işinde usta bir deniz piyadesi. Yaşadığı trajik bir olaydan sonra ölünce bilim insanları tarafından kanında ileri bir teknoloji taşıyan süper bir asker olarak hayata döndürülüyor. Geçmişini önce hatırlamasa da, bir noktada hatırlıyor ve intikam almanın peşine düşüyor.

David S. F. Wilson’ın ilk yönetmenliği olan “Bloodshot”, Valiant Comics’in aynı adlı karakterini sinemaya taşırken Vin Diesel’ın bir aksiyon yıldızı olarak karizmasını merkeze yerleştiriyor. Bir aksiyon filmi olarak kalıpları takip eden yapım, komplolar ortaya çıktığında beklenen heyecanı

Yazının Devamı

Seberg’in trajedisi şakaya dönüşüyor

7 Mart 2020

Jean Seberg’in FBI’ın hedefi olduğu dönemi, hayali yan karakterlerle hafifleten “Seberg”, konusunun hakkını vermekten çok uzak

Otto Preminger’in “Saint Joan” için 18 bin genç kadın arasından seçip filmin başrolüne yerleştirdiği Jean Seberg, “Serseri Âşıklar” ile Fransız Yeni Dalgası’nın ikonlarından birine dönüştü. Siyahların haklarını savunan Kara Panterler’e (Kara Panter Partisi) finansal yardımda bulunduğu için FBI’ın hedef listesine giren ve karalama kampanyalarının hedefi olan Seberg’in 40 yaşındaki trajik ölümünde, bu dönemde yaşadığı sıkıntıların etkisi olduğu da biliniyor.

Benedict Andrews’un yönettiği “Seberg”, işte oyuncunun hayatının tam da bu dönemini konu alıyor. Filmin en başında Kara Panterler ile tanışan Seberg, zamanla FBI’ın hedefi oluyor ve sonra gitgide psikolojisinin bozulmasının ardından erken doğum sonucu çocuğunu yitiriyor. Kristen Stewart’ın Seberg’i canlandırdığı film, önemli bir oyuncunun kritik bir dönemini konu alsa da, hikayeyi

Yazının Devamı

Berlinale’den politik karar

2 Mart 2020

Jeremy Irons başkanlığındaki 70. Berlin Film Festivali’nin ana yarışma jürisinin Altın Ayı seçimi Mohammad Rasoulof’un yönettiği “Sheytan vojud nadarad / There Is No Evil” oldu. Bu sinema dilinden ziyade politik sorumluluğun öne çıkması olarak yorumlandı

70. Berlin Film Festivali, önceki gece dağıtılan ödüllerle sonlandı. Jeremy Irons başkanlığındaki oyuncu Bérénice Bejo, yapımcı Bettina Brokemper, yönetmen Annemarie Jacir, tiyatro yazarı ve yönetmen Kenneth Lonergan, aktör Luca Marinelli ve yönetmen Kleber Mendonça Filho’nun görev yaptığı jüri, 18 filmin yer aldığı yarışmanın en saygın ödülü Altın Ayı’yı İran’dan ayrılması rejim tarafından yasaklanan sinemacı Mohammad Rasoulof’un yönettiği “Sheytan vojud nadarad / There Is No Evil”a verdi. Ölüm cezası ve ahlak üzerinden ilerleyen dört hikâyeden oluşan film, bir baskı rejiminde bireysel olarak doğru olanı yapma özgürlüğünün olup olmadığını sorguluyor. “Manuscripts Don’t Burn ”, “A Man

Yazının Devamı

Korku klasiğine kadın bakış açısı

29 Şubat 2020

H. G. Wells’in defalarca sinemaya uyarlanan korku klasiği “Görünmez Adam”, bu kez ‘görünmez adam’ın musallat olduğu eski sevgilisinin bakışını merkeze alan bir uyarlamayla karşımızda

“The InvIsIble Man / Görünmez Adam”
Yön.: Leigh Whannell
Oyn.: Elisabeth Moss (Cecilia Kass), Oliver Jackson-Cohen (Adrian Griffin), Harriet Dyer (Emily Kass), Aldis Hodge (James Lanier), Storm Reid (Sydney Lanier)
Sen.: Leigh Whannell
Gör.: Stefan Duscio
Müz.: Benjamin Wallfisch


Yazının Devamı

Altın Ayı kime gidecek?

29 Şubat 2020

70. Berlin Film Festivali, Carlo Chatrian yönetimindeki yeni döneminin ilk yılını bu gece sahiplerini bulacak ödüllerle tamamlıyor. Yarışmanın belli bir seviyenin üzerinde seyrettiği festivalde ödüle yakın filmler bir hayli çok.

Festivalin ödüllerden önceki son sabahında gösterilen Kamboçyalı usta belgeselci Rithy Panh’ın yönettiği “Irradies”, ödül tahminlerini alt üst eden sert bir savaş belgeseli. Pahn, atom bombası kurbanları, yıkım görüntüleri, toplama kampları ve savaşın arşiv görüntülerini bir dış ses anlatıcıyla gösterdiği filminde, “Bunlara yüzlerce kez bakın” diyor ve kayıtsız kalmanın imkansız olduğu savaş karşıtı bir belgesel sunuyor. Jeremy Irons başkanlığındaki jürinin Altın Ayı için seçiminin tüm salonu göz yaşlarına boğan ve savaşın trajedisini tüm sertliğiyle anlatırken yaratıcı bir sinema dilini de ihmal etmeyen bu filmden yana kullanma olasılığı hiç de az değil.




Yazının Devamı

Asya sinemasından dinginlik esintileri

28 Şubat 2020

Güney Kore sinemasının usta ismi Hong Sangsoo, ‘The Woman Who Ran’le az öğeyle çok şey anlatma konusundaki hünerini bir kez daha kanıtladı. Malezyalı sinemacı Tsai Ming-Liang’ın yeni filmi “Days” de izleyiciye durulma ve huzur alanı açıyor...70. Berlin Film Festivali’nde Asya sinemasının iki temsilcisi de yarışmaya sükûnet ve zarafet getirdi. Güney Kore sinemasının insan ilişkilerindeki inceliklere odaklanan usta ismi Hong Sangsoo, 24. filmi ‘The Woman Who Ran’le az öğeyle çok şey anlatma konusundaki hünerini bir kez daha kanıtladı.

5 yıldır bir gün bile ayrılmadığı eşi bir iş seyahatine çıkan Gamhee, sırayla üç kadın arkadaşını ziyaret ediyor. Kadınlar arasındaki diyaloglarda ve karşılaşmalarda; hayvan haklarından, tartışmadan ve prensiplerinden ödün vermemeye, özgürlükten değişen kadın erkek ilişkilerine uzanan konular sakin bir anlatımla karşımıza çıkıyor. Sangsoo, kalemi ve kamerasıyla birçok kereler yaptığı gibi kadınların dünyasının zenginliğini ve entelektüel erkek karakterlerin zaaflarını

Yazının Devamı

Berlin’de güçlü kadın hikâyeleri

26 Şubat 2020

Berlin Film Festivali’nde biri Almanya, diğeri ABD yapımı iki film seyircisiyle buluştu. İki yapım da kadınların dünyasını göstermedeki başarılarıyla Berlin yarışmasında ortak bir temayı başarıyla öne çıkardı... 70. Berlin Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan filmler arasında kadınların bakış açısına odaklanan filmlerin ağırlığı devam ediyor. İsviçreli yönetmen ikilisi Stéphanie Chuat ve Véronique Reymond’ın imzasını taşıyan Almanya yapımı “Schwesterlein”, kardeşi kanserle savaşan bir kadını merkeze alıyor. Aktör kardeşi Sven (Lars Eidinger) kanserde ağır bir aşamaya geçince İsviçre’de kocası ve çocuklarıyla yaşayan Lisa (Nina Hoss), kardeşinin bakımı ve en yakın olduğu insanı kaybediyor olmanın mücadelesini verir. Annesi ve eşi, onun yaşadığı süreci anlayışla karşılamaz. Hoss ve Eidinger’in adanmış performansları ve kendisinden emin yönetimiyle etkileyici bir dram sunan “Schwesterlein”, klasik sinemanın kalıplarının çok iyi işlediği bir dram olarak yarışmanın kalburüstü filmlerinden birine dönüştü.

Yazının Devamı