Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PIGS (Domuzlar anlamında): yani Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya. Bu dört ülkenin borç verilerinin ayrı bir risk kategorisi oluşturduğu düşünülüyor. Geçen hafta buna bir başkası eklendi: STUPID (Aptal anlamında). İspanya, Türkiye, İngiltere, Portekiz, İtalya ve Dubai. Dikkat edilirse Yunanistan devreden çıkmış ve yerine Türkiye sokulmuş. Oysa Türkiye’nin ne dış borçları, ne de kamu borçları milli gelirine oranla bu denli yüksek değil. Dubai ise şimdilik Abu Dabi kredisiyle sorunu atlatmış görünüyor. İngiltere’yi ise konuşmak bile gereksiz. Koca İngiltere!
Pekiyi bu ülkeler hakkında çıkan söylenti ve kaygılar mali piyasaları kalıcı mı, geçici mi etkileyecek? Veyahut Türkiye bundan ne ölçüde etkilenecek? Yanıtlayalım.
Küresel piyasalardaki olumsuz hareketin bir kısmı farklı etmenlerden kaynaklanıyor. Küresel kriz tam olarak atlatılmış değil. Özellikle ABD bankalarına ilişkin kaygılar sürüyor. Asıl sorun orada. Türkiye’ye gelince; IMF ile anlaşmanın olmadığının anlaşılması piyasaların moralini bozduğu açık.
Gelelim, Yunanistan’ı kurtarma girişimlerine ve euro’nun akıbetine. AB bölgesindeki büyüme gecikmesi ve FED’in faiz artırımı sinyali aslında doların yükselmesinin ardındaki temel etmen olarak gözüküyor. FED de uzun vadede dolara destek olacak gözüküyor.

Çok haksızca
Türkiye’yi STUPID değerlendirilmesi dahilinde görme haksızlığının ardında mutlaka bir şey var. Örneğin PIGS ülkeleri topluca riskli duruma sürüklense bile Türkiye bundan etkilenmeyebilir.
Bu dört ülkenin Türkiye turizmindeki payı 800 milyon dolar. Yani yüzde 4! Üstelik bu yıl Türkiye’nin geçen yıla göre daha olumlu bir turizm sezonu yıl yaşayacağı görünüyor. Kaldı ki, bu ülkeler Türkiye’nin turizmde rakipleri. Aksine ikame etkisiyle turizm daha da hızlanabilir.
Bu dört ülkenin Türkiye ile dış ticareti de yüzde 5’i bulmuyor. Dört ülke ani ve ciddi bir daralma yaşasa da Türkiye için bu atla deve değil. 5 milyar dolarlık ihracatın birden sıfırlanması da düşünülemez.
Bu ülkelerden yaptığımız ithalat da aynı ölçekte; 5 milyar dolar kadar. Bu malların da çoğu başka ülkelerden elde edilebilir. Kaldı ki, ithalatımız olumlu bile etkilenebilir, çünkü bu ülkelerin mallarında fiyat düşüşleri olacaktır.

Euro’ya dikkat
Son 8 yılda bu dört ülkeden gelen doğrudan yabancı sermaye (8,4 milyar dolar) de abartılmamalı. Bu, aynı süreçte gelen doğrudan yatırımların sadece yüzde 10’u. Kaldı ki, bunun büyük kısmı da Yunanlıların satın aldığı Finansbank’ın parası. Kısacası, bu dört ülke ile Türkiye’nin güçlü bir ekonomik bağı ya da bağımlılık ilişkisi yok.
Asıl ve en önemli zarar ise euro’nun değeri. Türkiye’nin ihracatının yarısından fazlası, turizmin büyük kısmı ve işçi dövizlerinin tamamı euro cinsinden. euro’daki düşüş ekonomiye çok ciddi zarar veriyor. İşte asıl bu dikkate alınması gereken bir konu.