Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen hafta Taha Akyol CHP’nin duruşunu sorgulayan bir yazı yayımladı. Eleştirileri iki noktaya dayanıyordu. Birincisi, CHP’nin Türkiye’deki toplumsal değişimi iyi okuyamaması. Diğeri de CHP’nin kendini cumhuriyetin kuruluşuna odaklayarak bir türlü çağdaş bir sosyal demokrat partiye dönüşememesi. Acaba bu Kılıçdaroğlu ile başarılabilir mi?
Kabul etmek gerekir ki, Türkiye’de ciddi bir işçi hareketi oluşmamıştır. Buna bağlı olarak ciddi bir işçi partisi de gelişememiştir. CHP ise böylesi bir yapıdan değil, yeni ulus devletin siyasal örgütü olmaktan gelmiştir. Birçok yeni ulus devlette de bu tür partiler vardır. İşte bu özellik CHP’yi batıdaki sol partilerden farklılaştırmakta, eleştiriler de bundan kaynaklanmaktadır.
Aslına bakarsanız Fransa’daki Sosyalist Parti de orta sınıfların ve aydınların sahiplendiği bir siyasal örgüttür. CHP’nin böylesi bir yapıdan uzaklaştığı tek dönem ise 1970’li yıllardaki dünyada sol rüzgârların egemen olduğu zamandır. Bir daha da o döneme dönülememiştir.

Orta sınıftan dar gelirlilere
Aslına bakılırsa zaman zaman CHP’de bu orta sınıfın dışına sarkabilme çabaları olmuştur. Ancak bunlar göstermelik düzeyde kalmış ve gerçek bir siyasal dönüşüm bir türlü başarılamamıştır. Asıl sorun da budur; toplumda geçim sıkıntısı çeken kesimlere mevcut politikaların verdiği sıkıntı karşısında CHP umut verememektedir.
Bununla beraber, kırılması zor bir diyalektik bulunmaktadır. Orta kesimlerin yoğun olarak desteklediği bu parti siyasal tabanı göreli olarak daha az geçim sıkıntısı çekmekte, asıl duyarlılığını Batılı kültür ve çağdaş yaşam tarzına odaklamaktadır. Bu da CHP’yi bağlamakta ve iş-aş eksenine dayalı bir parti olmaktan alıkoymaktadır.
Bir diğer konu da alt kimliklerdir. CHP bu konuda haklı olarak çok duyarlıdır. Ancak bugün Kürtçü siyaseti savunanlar bundan 30 yıl önce CHP’liydi ve CHP ülkenin doğusunda doğrudan bir taban kayması yaşadı. Eğer o kayma olmasaydı belki bugün CHP birinci parti olacaktı. İşte bu konuda çözüm üretmeden yola devam etmek olanaksızdır.
Öteden beri CHP hakkında yazılıp çizilenlerin büyük çoğunun siyasal analizden yoksun olduğunu düşünürüm. CHP sosyolojisini bilmeden eleştiri yürütmek anlamsızdır, haksızdır. Bakınız CHP’nin AB’ye karşıt olduğu savunulur, ama buna tek bir somut örnek verilemez. Oysa CHP olmasaydı Türkiye AB’nin kapısının yüzünü göremezdi.

Rejim mi, geçim mi?
CHP seçmenine sorsanız; Türkiye’de rejim mi tehlikede, yoksa geçim mi, diye. Yanıtların çoğu rejim der. Geride kalanlar ise geçim diyor. İşte CHP rejimle uğraşırken geçim derdinde olanların oyunu alamadığı için iktidar olamıyor.
CHP tarihinin en sıkıntılı kurultaylarından birini yapıyor. Uzun yılların ihtiraslı ve yetenekli lideri Baykal çok çirkin bir komplo sonucu siyasetten tasfiye ediliyor. Yerine de tevazusuyla kamuoyu desteği bulan Kılıçdaroğlu geliyor. Bu gelişme tabandaki değişim özleminin zirveye tırmanmasından kaynaklandı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun başarılı olması için yenilenme şart. Bu yapılabilirse başarı da beraberinde gelecektir. CHP artık yeni bir doğrultudadır.