Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu soruyu sormanın zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Türkiye ekonomisi çok ciddi bir dış açık, aksak büyüme hızı ve yoğun bir işsizlik oranı ile boğuşuyor. Önümüzdeki yıllarda bu sorunların nasıl çözüleceğine dair de en ufak bir ipucu yok. Sadece günü atlatmak için kimileri IMF ile kredi anlaşması istiyor. IMF’nin müptelası olduk adeta. Acaba geçmişten, musibetlerden ders çıkarmıyor muyuz?
2001 kriziyle karşı karşıya kalındığında işin kolayına kaçıldı ve krizin nedeni Cumhurbaşkanı’yla Başbakan’ın atışmasına bağlandı. “IMF’nin istedikleri yapılmadı” dendi. Oysaki temel sorun uygulanan politikanın (bırakınız kırılgan siyasal zeminleri) çok istikrarlı siyasal ortamlarda bile riskli olmasıydı. Yani asıl hatalı olan IMF’ydi.

Yanlış tedavi veren doktorYanlış tedavi yapan doktora yeniden gidildi. Bu kez tedavi yöntemi değişti. Hatta IMF bir de bu kez konsültasyonu yürütecek doktoru kendisi koydu. Fakat daha sonraki dönemde oluşan küresel likidite bolluğu öngörülemedi ve içeri akan bol sermaye sonucunda TL değerli hale geldi; dış açık yine yükseldi. Tabii bu arada petrol fiyatları da uçtuğundan, sorun katmerlendi.
Kimi meslektaşlarımız içeri giren bu sermaye bolluğunu uygulanan enflasyon hedeflemesinin politika aracı olan faizlere bağladı. Oysa bu çok doğru değildi. Çünkü para aynı zamanda borsaya da giriyordu. Üstelik daha düşük faizli ülkelere de para girişi oluyordu. Önemli olan da bu paranın girişini engellemek yahut da giren paranın TL’yi değerli hale getirmesini önlemekti. Bunların hiçbiri yapılmadı. Fırsatlar kaçtı, kaçırıldı.
Şurası açık ki, bu kur politikası yanlıştır. Fakat kuru değişik bir düzeye taşımak için illa ki faiz politikasıyla oynamak gerekmez. Para ve vergi politikalarında belli değişimler yaparak, diğer yandan döviz rezervlerinin artırılmasıyla asıl başarılı sonuçlar alınabilir. Bu konulara da bir büyüme modeli çerçevesinde değil, bütçe dengesi ve enflasyon açısından yaklaşılıyor.
2002 yılından bu yana tam 8 yıl geçti. Hatalı bulunması gereken bu mevcut politika kümesi hakkında bir türlü hiçbir şey göze alınamadı. Bu kadar süredir gözlenmesine rağmen hiçbir şey yapılmaması şaşırtıcı... Ağrısı olmayan hastalık geç fark edilir. Yahut da IMF kredisi gibi ağrı kesici ile gün geçiştirildiğinde hastalık da atlatıldı sanıldı. Madem dış açık veriyoruz, kur politikası değişmeliydi. Madem tasarruf açığı veriyoruz, vergi politikası değişmeliydi. Kayıt-dışı sistem de daraltılmalıydı.
2002 sonrası, özellikle 2004-2007 döneminde gevşek para politikası ve sıkı maliye politikası isteyen meslektaşlarımız haklıydı. Ekonomide borç dinamikleri bozulmadan belki daha hızlı büyüme elde edilebilirdi. Ancak aynı zamanda çok ciddi bir vergi reformu da yapılmalıydı ki, sistem esnek hale gelsin. İçeride tasarruf hadleri yükselsin.
Pekiyi bu son küresel krizden ne ders aldık? Yahut hangi politika değişiklikleriyle yola devam edilmesi planlanıyor? Bilmiyoruz. Anlaşılan seçimler yaklaştığı için eski tas, eski hamam aynı politikalar sürecek. Eğer öyleyse, daha çok krizlerle karşılaşabiliriz. Yahut da rakiplerin arkasında kalmaya devam ederiz.