Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

Hep yazıyorum: Artık “çevre” konusu sadece bir çiçek-böcek ya da hayır meselesi değil. Finansın, ekonominin, teknolojinin de merkezine oturmuş durumda. Dolayısıyla, bugün dünyanın en stratejik mevzusu.

Bundan böyle insana ve çevreye yararlı olmayı hedefleyen şirketler, insanlar ve ülkeler daha fazla kazanacaklar. Tüketiciler artık bir markanın dünyaya zarar verip vermediğiyle yakından ilgileniyor. Gelir dağılımı, iklim, çevre konularında duyarlı olan bir kurumun finans ilişkileri de daha sağlıklı oluyor, daha rahat kredi buluyor. Böylelikle yeni “Marka Ligleri” oluşuyor. Çevreyi önemseyenler yeni dönemin yükselenleri olurken, insan canını, çevreyi hor kullananlar cezalandırılıyor, alt lige itiliyor.

Haberin Devamı

Bunun en güzel örneği de herhalde Türk Hava Yolları (THY). Özellikle pandemi döneminde ortaya koyduğu çevre projeleriyle öne çıkan şirket, bu sayede “en üst lig”e yükselmiş durumda. Rakamlar bunu açıkça ortaya koyuyor.

Pozitif ayrışma

Düşünün ki dünyada havacılık sektörü bu dönemde son 4 yıldaki toplam kârını eritmiş. Yani resmen reset’lenmiş. Ama buna rağmen THY sadece 255 milyon dolar zarar ederek, bölgesinde eşdeğer hava yollarına göre en iyi performans gösteren hava yolu olmuş. Yine bölgemizde benzer ölçekli hava yolları arasında pozitif FAVKÖK (bir şirketin vergi öncesi faaliyet kârı) gerçekleştiren tek hava yolu.

Salgın boyunca Avrupa’da en çok uçuş gerçekleştiren ve yüksek uçuşlarda en yüksek doluluk oranına sahip network de THY. Sonuçta da zaten APEX tarafından üst üste 4. kez “Beş Yıldızlı Global Hava Yolu” ve ayrıca Avrupa’nın en iyi hava kargo markası seçildi.

İşte şirket bu başarısını sadece pandemi şartlarına hızla uyum sağlamasına borçlu değil. Asıl olarak Türkiye’nin ve elbet tüm dünyanın havası, suyu, toprağı için yaptıklarına borçlu.

Çevre projeleri

Öncelikle; THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı zaten çevre konusunu gündeminin en tepesine koymuş ve 2020’nin başında “Kurumsal Sürdürülebilirlik Yönetimi Müdürlüğü” kurarak sürdürülebilirlik çalışmalarını en üst seviyeye taşımış.

Haberin Devamı

Yaptıkları en önemli katkılardan biri ise havaya; iklim kriziyle mücadele için “karbon ayak izlerini” (enerji tüketirken geride bırakılan karbondioksit oranı) ciddi oranda azaltmışlar. Hem yeni yeşil teknolojilere yatırım yapıyorlar hem de filoya yeni uçaklar katarken yakıt verimliliği yüksek uçaklara öncelik veriyorlar. Sonuçta da 2020’de tam 23 bin ton yakıt tasarrufu sağlamış, 72 bin ton karbonun atmosfere salımını engellemişler.

Şirket, jet yakıtına alternatif olarak biyoyakıt üretilmesine yönelik de çok önemli bir girişim başlatmış. Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü “mikro-alglerden biyoyakıt üretimi projesi” TÜBİTAK tarafından kabul edilmiş. Proje tamamlandığında tüm uçuşlarda bu biyoyakıtı kullanmayı planlıyorlar.

***

“Geri dönüşüm” de gündemlerinin tepesinde. THY geçen yıl “tehlikeli atıkları” geri dönüştürerek tam 63 futbol sahası kadar toprak kurtarmış. Bunların geri dönüşümüyle 3 bin ağacın kesilmesini önlemiş. Makine ve uçak yağlarının doğal su kaynaklarına karışmasını da önlüyorlar.

Haberin Devamı

Bununla birlikte, uçakların içindeki uygulamalar da yeniden düzenlenmiş. Mesela tüm uçak içi ikramlarda doğaya zarar vermeyecek ürünler tercih ediliyor artık. Çocuklara sunulan oyuncaklardan tutun, ikramların ambalajlarına kadar hep doğaya hızla karışan ürünler kullanılıyor. Plastik kullanımı minimize edilmiş. Bu sayede 2019’da 176 ton plastik kullanımının önüne geçilmiş. Bu, dünya için çok önemli bir kazanım.

“Sıfır Atık” hedefiyle havaalanlarına da 3 bin atık toplama kutusu yerleştirmişler. Böylelikle çok büyük miktarda cam, plastik ve kâğıt geri dönüşüme kazandırılmış.

***

Şimdi sorum şu: Siz bizzat kendiniz bir şirketin diğer canlıları ve doğayı önemsediğini görünce ona daha çok ısınmıyor musunuz? Sadece kendi kârını düşünen ve başka hiçbir şeyi önemsemeyen bir şirketle kıyaslayınca, hangisini tercih ediyorsunuz?

Belli ki dünya ahalisi yavaş yavaş gözünü açıyor. Ülkesinin ve üzerinde yaşadığı gezegenin havasını, suyunu, toprağını önemseyeni artık dünya da daha çok önemsiyor. Benimsiyor. Yüceltiyor.

21. yüzyılda bu dönüşüme ayak uydurmayana artık ekmek yok. Geçmiş olsun.