Joker ABD mi?

4 Şubat 2013

Dünya Ekonomik Forumu’na siyasetçilerle alanlarında isim yapmış ekonomistler, bilim adamları, edebiyatçı ve sanatçılar da katılıyor ama katılımcıların büyük çoğunluğunu, hatırı sayılır miktarda yıllık aidat ödeyerek Forum’a üye olan küresel şirketlerin üst düzey yöneticileri oluşturuyor. Küresel ekonomideki ve piyasalardaki güncel gelişmelerin forumun gündeminde öne çıkması bu nedenle kaçınılmaz. Davos’ta diğer küresel gelişmeler tartışılırken de küresel şirketlerin bu gelişmelere bakış açısı belirleyici olabiliyor.

CEO’ların gündemi
Son yıllarda küresel şirketlerin tepe yöneticilerini en fazla heyecanlandıran gelişmelerden biri, ‘yükselen pazarlar’ diye nitelenen ülkelerdeki yeni küresel orta sınıfın hızla genişlemesi. Yeni küresel orta sınıfa son on yılda 450 milyon tüketicinin katıldığını, 2030 yılında 5 milyar küresel tüketicinin bu sınıfa dahil olmasının beklendiğini anlatırken, gözleri parlıyordu, Coca Cola CEO’su Muhtar Kent’in.
Küresel şirketlerin gündeminde öne çıkan sorunlar arasında ise, teknolojideki gelişmeye ayak uyduracak nitelikte eleman bulma sıkıntısı baş sırayı alıyor, buna bağlı olarak da eğitim sisteminin yetersizliği vurgulanıyor. Bundan sonra öne

Yazının Devamı

‘Piyasa tanrısı’ ile avunduk...

3 Şubat 2013

Davos’ta hava güzeldi bu yıl. Dünya Ekonomik Forumu (DEF) toplantılarının ana mekânı olan kongre merkezi ile diğer mekânlar arasında gidip gelirken her gün güneşi gördük, dondurucu soğukla ya da yoğun kar yağışıyla hemen hiç karşılaşmadık. Forum toplantılarının yapıldığı kongre merkezinin salonlarındaki “hava” da son yıllara göre daha iyiydi çünkü hisse senedi borsalarındaki tırmanışın ve finans piyasalarındaki iyimserliğin, 2008’den beri Davos’ta da hissedilen kriz gerginliğini bir ölçüde gevşettiği bir ortamda yapıldı DEF yıllık toplantısı.
2013 yılı için çok da iyimser olmayan tahminler açıklayan IMF’nin Başkanı Christine Lagarde ve Avrupa’nın kaderini değiştiren adam olarak gösterilen Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, pembe tablo çizmek için çok erken olduğunu belirttiler ve krizden çıkmak için harcanan çabaların sürmesi gerektiğini vurguladılar ama Davos’un genel atmosferini onlar değil “piyasa tanrısı” belirledi. Finans piyasalarına ve küresel sermaye akımlarına hükmedenlerin kolektif iradesini yansıtan “piyasa tanrısı”, kriz yorgunu Davos müdavimlerine bir avunma fırsatı yarattı.

Hem suçlu,

Yazının Devamı

Türkiye için fark yaratma fırsatı

27 Ocak 2013

Dünya Ekonomik Forumu’nun programında, doğrudan Türkiye ile ilgili hiçbir oturum yoktu bu yıl. Olsaydı Türkiye’ye yönelik ilgiyi daha iyi ölçebilirdik belki ama benim tam bir yıl önce burada edinmiş olduğum izlenim bu yıl daha da güçlendi: Davos’a gelip Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık toplantısına katılanların gözünde giderek yükselen bir imajı var Türkiye’nin. Burada gün boyu süren toplantılara girip çıkarken, kalabalık oturumlara girmek için kuyrukta beklerken ayaküstü ahbaplık ettiğim kişilerin hepsi, Türk olduğumu öğrenince hemen Türkiye’nin başarı hikâyesinden söz etti bana. Kanadalı eski bir bakanı, Almanya’nın en eski özel bankasının yöneticisi olan Alman bankacıyı, Amerikalı ziraat mühendisini, Suudi Arabistanlı işadamını sayabilirim bunlar arasında.
Birkaç yıl önce Türkiye’nin sanayi yapısıyla ilgili bir çalışmaya da katkıda bulunmuş olan Harvard’lı ünlü ekonomist Ricardo Hausmann ile Davos’ta karşılaştığımızda, küresel ekonomideki son gelişmeleri Türkiye gibi ülkeler açısından nasıl değerlendirdiğini sordum kendisine. Dünya ekonomisindeki yavaşlamanın olumsuz etkilerini herkesin hissedeceğini belirten Prof. Hausmann,
“Türkiye ekonomisinin farklı bir dinamizmi

Yazının Devamı

Avrupa çukurdan çıkıyor mu?

26 Ocak 2013

Dünya Ekonomik Forumu, küresel sorunlara odaklanmış bir Batı Avrupa kurumu. Forum, küreselleşmenin çeşitlendirdiği bir dünyayı yakından izleme ve yansıtma iddiasında ama Forum’un gündeminde Batı Avrupa’nın farklı bir yeri var. Batı Avrupa ülkelerinin devlet ya da hükümet başkanlarının neredeyse eksiksiz bir kadroyla temsil edildiği Davos’ta, Avrupa’nın öncelikli bir gündem maddesi oluşturması da kaçınılmaz oluyor.
En az 200 yıldan beri ekonomik ve siyasal sistemiyle, kültürüyle, sanatıyla, gelenekleriyle dünyaya damgasını vuran Avrupa’nın derin bir krizin içine yuvarlanmış olmasının yarattığı ezikliği ve burukluğu hissedebiliyorduk Davos’ta. Geçen yılki Davos zirvesi, Avrupa’nın krizden çıkış umudunun hayli zayıf göründüğü bir ortamda gerçekleştirilmişti. Avrupa’nın krizden çıkışının çok zor olduğu inancı hayli yaygınlaşmış ve doğrusu beni de etkilemişti. Bu yıl Davos’a gelirken de bu etkiyi üzerimden atamamıştım ve Avrupa için umut verici bir şeyler yazabileceğimi düşünmüyordum.

Avrupa’nın morali düzeliyor mu?
Bu yıl ise Avrupa’nın krizden çıkış umudunun artmaya başladığı bir ortamda yapılıyor, zirve. Bu yılki ana temanın “Dayanıklı Dinamizm” olması da bunun bir

Yazının Devamı

Çin mi, ABD mi, AB mi şanslı?

25 Ocak 2013

Önceki gün öğleden sonra Çin’in iddialı ‘2020 Planı’nı gerçekleştirme olasılığının tartışıldığı oturuma katıldım Davos’ta. Ardından ABD Eski Hazine Bakanı Larry Summers’ın ABD’nin geleceği konusundaki hayli iddialı görüşlerini dinledim. Daha sonra Dünya Ekonomik Forumu’nun resmi açılış oturumunda önce İtalya Başbakanı Mario Monti’yi, ardından IMF Başkanı Christine Lagarde’ı dinleme fırsatını buldum.
Günün sonunda edindiğim izlenimleri düşünürken, benim gibi bu haftayı Davos’ta geçiren ve Forum’un toplantılarına katılan herkesin dünyanın geleceği üzerine bahse girebilecek duruma gelebileceğini düşündüm. Bu düşünceden yola çıkarak, Davos’a gelerek dünyanın ahvalini izleyen ama aynı zamanda büyük paralarla büyük bahislere girmeyi seven, üç arkadaşın hikâyesini yazmaya karar verdim.

Dünya liderliği kime kalır?
Tuzu kuru üç arkadaştan birincisi, şu anda hayli yaygın olan görüşü benimseyerek, “Ben Çin’e güveniyorum”, diyor ve baş döndürücü gelişmesini önümüzdeki sekiz-on yılda da sürdürecek olan Çin’in, tahmin edilenden de önce ABD’yi geride bırakıp dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacağını iddia ederek Çin’e oynuyor.
Başkan Obama’nın

Yazının Devamı

Davos’ta pembe tablo ‘in’ değil

24 Ocak 2013

Son haftalarda küresel finans piyasalarında gözlenen aşırı iyimserliğin Dünya Ekonomik Forumu’nun 2013 zirvesine ne ölçüde yansıyacağını merak ederek geldim Davos’a. Temiz havasıyla ve sanatoryumlarıyla ünlü Davos’ta bir gün geçirip buradaki psikolojik havayı teneffüs ettikten ve küresel şirketleri yöneten CEO’ların görüşlerini yansıtan araştırmanın sonuçlarını gördükten sonra edindiğim ilk izlenim şu; finans piyasalarındaki aşırı iyimserliği yansıtan bir hava yok bu yıl Davos’ta.
Dünyaya pembe gözlükle bakmak ve pembe tablolar çizmek isteyenler için gelinecek yer değil Davos. Günlük piyasa hareketleriyle ilgilenmenin ötesinde, küresel boyuttaki ‘büyük resim’ ile ilgilenen, dünyanın ve insanlığın önündeki çözümü zor sorunları tartışmaya hevesli olanlar için ise Davos’ta bulunmanın bir anlamı
var bence.

Küresel CEO’lar neşesiz

Dünyanın önde gelen küresel şirketlerini yöneten 1330 tepe yöneticisinin (CEO) görüşlerini yansıtan PWC (PricewaterhouseCoopers) araştırmasının sonuçları, şirketleri için büyüme beklentisi içinde olan CEO’ların oranının bu yıl % 36’ya düştüğünü gösteriyor. 2007’de % 52’ye kadar yükselen bu oran geçen yıl % 40 idi. PWC Yönetim Kurulu Başkanı

Yazının Devamı

Ürkütücü iyimserlik Davos’a yansır mı?

23 Ocak 2013

Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos zirvesi, 2007’den beri ilk kez bu yıl, küresel finans piyasalarındaki iyimserliğin ürkütücü boyutlara tırmandığı bir ortamda yapılacak. Bu tabloya bakarak “oh ne ala, kriz muhabbetinden zaten bıkmıştık” demek de belki mümkün ama yakın geçmişi hatırlayan birinin bu şaşırtıcı iyimserliği ürkütücü bulması da doğal. Ben kendi hesabıma küresel şirketleri ve bankaları yöneten CEO’ların 2007 yılının başında, Davos’ta sergilediği şaşırtıcı iyimserliği unutmuş değilim. Yaklaşmakta olan bir küresel krizin ayak sesleri duyulurken sergilenen bu aymazlığın bir benzeri de 2000 yılı başında, gene Davos’ta sergilenmişti. O dönemde ABD’de ileri teknoloji şirketleri efsanesi dot.com balonunu şişirmiş, balonun patlamasından iki ay önce Davos’ta gene bir iyimserlik patlamasına tanık olunmuştu.

İyimserlik rüzgârı

Gelelim günümüze. Finans piyasalarındaki iyimserlik havası 2013 yılının başlamasıyla birlikte iyice belirginlik kazandı. Çeşitli korkuların atlatıldığı 2012 yılının son korkusu olan ABD’nin “mali uçuruma düşmesi” tehlikesi de atlatılınca büyük bir iyimserlik havası kapladı piyasaları.
* Hisse senetlerine ve hisse senedi fonlarına büyük bir hücum

Yazının Devamı

AB’de korku, ABD’de umut

28 Ocak 2012

Davos

Dünya ekonomisinin 2012 yılında nasıl bir performans göstereceğini, öncelikle Avrupa’daki krizin nasıl gelişeceği belirleyecek. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, Avrupa karmaşık bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya ve bu sorunlar yumağının çözülmesi için atılacak adımların şu ya da bu şekilde çelmelenmesi halinde ortaya çok daha korkutucu bir tablonun çıkması olası.
Bunun başlıca nedeni, Avrupa Birliği’nin (AB) genişlerken ve AB’nin para birimi olan euro’nun kurumsal yapısı oluşturulurken yapılan hatalar. Şimdi atılması gündemde olan adımlarla AB’nin ve özellikle euro’nun çökmesini önleyecek yeni bir kurumsal yapının oluşturulması amaçlanıyor. Ancak bir yandan da korku senaryosunun saati işlemeye devam ediyor ve Yunanistan’ın, AB’nin ve euro’nun geleceğini hesaba katmadan atacağı sorumsuzca bir adımın çok daha büyük bir kargaşaya yol açması mümkün görünüyor.
Önümüzdeki bir ay bu bakımdan kritik önem taşıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın bankaları rahatlatan adımlarının olumlu etkisi sürerken AB’nin euro’ya güçlü destek sağlayacak bir mali birlik oluşturma projesi hayata geçirilebilirse ve Yunanistan da kendi taahhütlerini yerine getirirse korku senaryosu ikinci plana

Yazının Devamı