Orhan Beşikçi

Orhan Beşikçi

-

Tüm Yazıları

Murat Cem Miman’ın yazdığı, “İnsan Bir Gemi” adlı romanı okudum. Roman eski bir İzmir evinin bahçesinde bulunan yalnız bir portakal ağacı ile başlıyor. Konusu İzmir sokaklarında geçen romanı okurken terk edilmiş evlerin bahçesinde yıllardır sahiplerinin geri dönmesini bekleyen dalları meyve dolu yalnız ağaçları, evleri, semtleri, gişesinde bilet kuyruğuna girdiğim sinemaları anımsadım.

Çatısı mekanik olarak açılan, salonunda yıldızlarla birlikte film seyredilen sinemaya giderken, “Basmane’de Gaziler Caddesi’ne küçük bir yağmur götürdüm, siz böyle bir akşam üstü görmediniz” diyen Atilla İlhan geçti önümden… Romanla çıktığım zaman ve mekan yolculuğunda Kız Lisesi’nin penceresinden bakan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’a el salladım, İngiliz Bahçesi’nde arkadaşlarıyla oturan, saçları briyantinli delikanlı, hayata genç yaşta veda eden genç doktor olabilir miydi? Kendi gitmiş adı kalmış yadigâr Bahribaba’nın mum kokulu mezarı keşke yerinde dursaydı…

Haberin Devamı

İnsan Bir Gemi

Yetimhanenin duvarlarını kazısam el izlerini bulabilir miyim yetimlerin? Pencerelerinde güneşi hastalarıyla buluşturan Memleket Hastanesi’nin kapıları neden kapalı…

Cezaevinin kapısında gördüğüm, çocuğuna yemek getiren çilekeş kadını nereden tanıyorum? Yıkılmadan önce Sarıkışla’nın av  lusunda volta atıp, çok musluklu çeşmesinden su içenler arasında ben de olsaydım. Şekerci Galip’in pirinç külahlı cam kavanozlarındaki akideler kaç çocuğu mutlu etti…

Bayram yerindeki dönme dolaplar, çocukların yolunu gözlüyor mu? Şükran Lokantası’nda beyaz örtülü masalarında yemek yiyip, sonra rıhtımda arsız martıları, vapurları seyretsek. Tilkilik’te Dönertaş Sebili’nin dönmeyen taşını döndürüp niyet tutsak,   hamur kokan mahalle fırınına pişirmek üzere evden getirdiğimiz tepsileri taşısak, Yahudi evlerinin, kortijoların önünden geçsek, Cumartesi günü çağrılan evlerde ateş yakıp aldığımız bahşişle kendimizi zengin zannetsek.

Kemeraltı Çarşısı’nda Yakoov Usta’nın dükkanında tavus kuşu motifli broşu seyreden siyah dalgalı saçlı kadın Fatma Girik’e ne kadar benziyor. Damlacık’ta, Basmane’de, Anafartalar Caddesi’nde, Eşraf Paşa sokaklarında kolunda Sare ile Pursantaj memuru İbrahim’le karşılaşsak.

Haberin Devamı

“Cıkır cıkır,cıkır,prüü, ding, ding, ding.” sesleriyle yapılan fayton yolculukları, unutulmuş tekerlemeler, “Altı pide, üstü pide, lülülüü, yemeli pide.”, “Bahçıvan geldi. Kalenin baklası, Kemer’in patlıcanı, Yalı’nın marulu, Bornova’nın bamyası, Halilrıfat’ın güzeli.”

Sokak satıcıları, yumurtacı, kitapçı, turşucu dükkanları, azat kuşları, kurulan mütevazi sofralar, terekler, gaz ocakları, mangallar, ağlayan çocukları güldürmek için söylenenler, “Merhaba, nasıl gidiyor araba, tekerlekler havada.”

Kestelli yokuşundan aşağılara inmeler, Yoğurtçu Ahmet’in sebilinden su içip, Arap Fırını’ndan boyoz almalar, dönemin siyasi olayları, deniz yolculuğu, varlık vergisi, yarım kalan aşk öyküsü, ülke değiştirme, Sare’nin gebelik muayenesi vs…   

Romanda adı geçen portakal ağacının bulunduğu taş evi arasam bulabilir miyim? Yakın Kitapevinden çıkan, “İnsan Bir Gemi” romanı İzmir kokuyor, ikinci kez okumaya başladım tavsiye ederim.