Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Aman efendim hoşgeldiniz, sefa getirdiniz!

Bir yaz molasından sonra buluştuk yine burada, şükür kavuşturana!

An itibariyle, sonbaharın bu demli, sarıdan kahverengiye çalan günlerinde camın önünde, elimde bir fincan kahveyle sohbet ediyorum sanki sizinle. Karşımda bir süredir görüşemediğim ve arayı bir çırpıda kapatmak istediğim ve ayrı geçen bu zamanda neler olduğunu nefes almadan anlatabildiğim bir dostum var sanki. Sizsiniz o ‘dostum’ işte;

Belki teker teker tanımadığım ama kendimi yanıbaşınızda sandığım, düşüncelerimi, hayallerimi yani kendimi paylaştığım dostlarım!

Haberin Devamı

Bir yaz daha geçti, ömürden giden bir yaprak gibi süzüle süzüle gitti. Güneşe bulayıp denize banıp banıp tükettiğimiz tatiller, kızgın kumlardan serin sulara daldığımız günler, ayaklarımızı yakamozlara batırıp kurduğumuz hayaller, nöbeti artık sonbahara devretti. Sahildekiler şehirlere çekildi, göçmen kuşlar da uzak diyarlara göç etti.  Ve artık nihayet  bizim de buluşma vaktimiz geldiiiiii! 

Yaz, ele avuca sığmaz bir mevsim; Haziran heyecanlı, temmuz aşık, ağustos panik. Eylül öyle mi?

Düzeni özlemiş ama aklı; ‘Ey yaz! Daha karpuz kesecektik, nereye böyle!’ de kalmış beşerlerin sarı telaşı.

Bitiş denir sonbahar için, bitişlerin mevsimi! Pırıl pırıl güneşin, masmavi denizlerle flört ettiği sıcak yazdan sonra geldiği için olsa gerek. Oysa ne büyük bir yanılgıdır bu! Yorulan mevsimlerin, yıpranan doğanın, kuruyan havanın yeniden canlanması için başlayan süreçtir aslında sonbahar; Yeni bir aşk gibi, tutkuların zirvelerine tırmanırken harcanan emek gibi, doğuma hazırlanan kadın gibi! Ve diğer mevsimlerin, kuytusunda dinlenmeye çekildiği huzur veren sevgili gibi!

Şarkıdaki gibi; "En sevdiğim mevsim sarı sonbahar” dediğim de kızar babam bana. “Melankolik misin kızım, ne sonbaharı! Seveceksen ilkbaharı sev, yazı sev mesela” Sizce haklı mı acaba?

Hüzünle karşılanır sonbahar, şiir ile misafir edilir ve bir masalla uğurlanır. Hüzün müdür, bu cümlede adı geçen faili meçhul umutsuzluğun sebebi? Hüzün o kadar büyük bir kelime mi ki kaplıyor bir mevsimi, ya da mevsim o kadar büyük mü ki barındırıyor içinde, hüzne dair her şeyi!

Haberin Devamı

Hem bazen bir kayboluştur güz bazen arınma, bazen de koşarak kaçma. Saklasanız da kurumuş dalları, yaprakları, eski bir defterin yapraklarında ya da ayaza küsmüş, kaybolmuş güneşi bir bulutun arkasına, unutmayın ki her son bir başlangıç, her hüzün bir mutluluktur. Her ağlayış, içinde saklar gülüşlerini tıpkı hazan mevsimi gibi! Sonbahar, yazın bitişi olsa da kışın başlangıcı ve malum kışlar olmasa yazlar asla olmazdı!

Tamam canım ben de farkındayım herkes bir depresyonda! Meteoroloji, yazı hala tutup çekiştirse de kolundan, uzak tutmaya çalışsa da bizi yağmurdan çamurdan, arkasından bakakaldığımız tatiller, havanın geç karardığı saatler maalesef hala gözümüzün önündeler! Hayat pahalılığına falan girmeyeceğim, gözlerim ‘dolar’ molar şimdi, hiç gerek yok. Okullar açıldı- hastalıkla başladı- virüsler bando mızıkayla ortaya çıktı, bunları da pas geçeceğim! Sezonun ilk yazsısı canım bu, umut ekip keyif biçeceğim!

Haberin Devamı

Dünya toz duman, gezegenler geri gidip duruyor, uzaylılar safları sıkı tutuyor, kimse de buna şaşırmıyor, Çevremdekiler, bu enerjiyi nereden bulduğumu soruyor.  Yahu biz, “Arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah” şarkısıyla göbek atan bir milletiz. Dilbilgisini, “Fıstıkçı Şahap ile Çift Haseki Paşa”dan öğrenmiş bir nesiliz. Hiçbir şey yokken bulur buluştururduk. Eğlenceyi kendimiz yaratır, bunalıma girmekten kendimizi korurduk. Dertler derya olsa bile bir sal bir sandal illa bulurduk.

O yüzden şimdi ben sorayım size malum mevsimi gelmişken;

Depresyona girerken ayakkabılarımızı çıkarıyor muyduk? (!) 

………………………………*…………………………………

Mari ile Bedri;

Valla sonbahar demişken sanattan da bahsetmemek olmaz! Sanatın mevsimidir güz; Şaire göre ucundan yaş damlayan kafiye, bestekâra göre hicaz makamında beste, ressama göre sarılı-kızıllı renk cümbüşü, saman renkli bahçede. Heykeltıraşa göre ise umutsuzluğun sessiz çığlığı, çamurdan yapılmış ıslak düşlerde…

Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşlarından biriymiş Ermeni asıllı Mari Gerekmezyan da! Güzel Sanatlar Akademisinde misafir öğrenciyken okulda görevli bir asistana aşık oluyor. Tek sıkıntı adamın evli oluşu ama aşkları engel tanımıyor. Hem ressam hem de şair olan bu asistan Mari’nin aklını başından alıyor, sevdiği adamın onlarca büstünü yapıyor.  Adam da onun portrelerini çiziyor, aşık olduğu kadına şiirler yazıyor. Günler, aylar boyunca doludizgin bir aşk yaşanıyor.

Ama malum aşk tesadüfleri sever, kader ayrılıkları! Mari’nin sadece kaşı gözü değil, bahtı da karaydı. Ailesi bu ilişki sebebiyle onu terketti, Ermeni toplumu reddetti. Türk basını, Ermeni olduğu için ne başarılarını ne ödüllerini kabul etmedi, onu ve eserlerini yok saymayı tercih etti. Yapayalnız kalsa da aşkından vazgeçmedi taa ki hastalanana dek!

1947 yılında tüberküloza yakalandı Mari, durumu ağırdı. Antibiyotik gerekiyordu ama Dünya Savaşı yeni bitmiş ve ülkede ilaç yoktu. Genç adam sevgilisini kurtarmak için elinden gelen her şeyi yaptı, tablolarını sattı, şiirler karaladı, ilaç ve para bulmak için canını dişine taktı. Ama olmadı, Mari Gerekmezyan, bir sonbaharda, 1947 yılının 12 Ekiminde bu dünyadan ayrıldı.

Aradan 2 yıl geçti. İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda özel konuk olan Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler. Bedri Rahmi ayağa kalktı ve gözyaşlarıyla hıçkıra hıçkıra şiiri okumaya başladı.

"Karadutum, çatal karam, çingenem/Nar tanem, nur tanem, bir tanem/Ağaç isem dalımsın salkım saçak/Günahımsın, vebalimsin/Daha nem olacaktın bir tanem/Gülen ayvam, ağlayan narımsın/ Kadınım, kısrağım, karımsın/ Karam, karam/ Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam/ Sensiz bana canım dünya haram olsun/"

Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun yanında eşi Eren Eyüboğlu oturuyor, tepkisizce duruyordu. O da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını biliyordu. Bedri Rahmi'nin; "Karadutum, çatal karam, çingenem" diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan'dı..

Bedri Rahmi de yine bir sonbahar günü, 21 Eylül günü hayata gözlerini yumdu. İki sevgili öbür tarafta buluştu mu bilinmez ama aşka dair öğrettikleri unutulmuyor;

Gerçek aşk, başka dünyalarda olunsa da bir şekilde devam ediyor.

Ve kimbilir kaç kişi, ayrı yataklarda birbirine sarılarak uyuyor!

………………………………………….*……………………………………………..

Sevdireceğim size bu mevsimi;

Velhasıl dostlar, bir sonbahar güzellemesi ile başladık yeni sezona!

Ama kabul edin, o kasvet içinizdeki, her şey onun suçuymuş gibi tüm dertleri- hüzünleri yüklediğimiz hazan mevsimine de minnak bir sempati oluştu sanki.

Tabi canım o buhran içinde sıcaktan uyuyamadığımız gecelerden kurtulduk bir kere! Klimayla aşk yaşayıp minnetle bağrımıza bastığımız zamanlar da bitti çok şükür! Pikenin altında pineklemenin keyfi paha biçilemez hem değil mi! Tişört- kazak-hırka, ne giyerseniz olur valla! Hepsini aynı anda giyebildiğiniz başka da mevsim yok aslında. Mevlana gibi mevsim mübarek; “Ne giyersen giy- gene gel”

Aaa bir de tatil mevzusu var ki mevsimin en kıymetlisi olur kendisi! Uçaklar- otobüsler, turlar- tatiller en az yarı fiyatına düşer. Otelde yemek sırası, plajda şenzlong kapma telaşına son! Kalabalık çekilir, yollar sakinleşir, tatil en çok bu mevsimde keyiflidir.

Hanımlar dikkat! Mayo- bikini içine sığma, ‘oram çıktı, buram pörtledi, ne yapacağım şimdi’ derdine kısa bir mola! Kilolarımızı hiç affetmeden gözler önüne seren kıyafetlerden, hırka ve kazaklara geçiş, bence harika! Yazarken bile ferahladım, yaz gelirkenki zayıflama telaşlarımızı hatırlayınca!

Mevsimlik yaz aşkları da yerini ömürlük ilişkilere bırakıyor yerini hazanda. ‘Kasımda aşk başkadır’ diye film yapılmış mesela. Tiryakisi olduğumuz dizilerin yeni bölümleri de başlıyor hem, bundan iyisi olabilir mi!

Valla bir mevsimi sevdireceğim diye bu kadar uğraşılır mı, uğraştım fazlasıyla! İşte kavuştuk nihayet ve ben bir sürü hikaye, bir ton anı ve ziyadesiyle gıybet biriktirdim sizin için. Paylaşmak için sabırsızlanıyorum.

Neyse arkanıza yaslanın şimdi, güzün ve günün tadını çıkarın!

‘Hayat kısa, kuşlar uçuyor’, unutmayın! 

……………………………………….*……………………………………………..

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın Ziyareti; Bir prens tarafından gerçekleştirildi. Beyaz atlı olanından değil, skandallarıyla meşhur ailede doğandan! ‘Uluslararası Gençlik Ödülü’nün hamisi, Birleşik Krallık Edinburgh Dükü Prens Edward, İstanbul’a geldi! Yaygın eğitim ve öğretimin genç insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisiyle ilgili farkındalığı arttırmak amacıyla 3 günlüğüne ülkemize gelen prense; ‘Megan’ın ayağını Kate mi kaydırdı? Harry ile William küs mü? diye sorabilseydim keşke! Bizim de bu konuda farkındalığımız artardı işte! 

Haftanın Zaferi; Yine bir Türk kadınından geldi! Sırbistan´ın başkenti Belgrad'da devam eden Dünya Güreş Şampiyonası'nda 68 kiloda mücadele eden Buse Tosun Çavuşoğlu, altın madalya kazandı. 4-1 gerideyken rakibini tuş eden Buse, Türk kadının gücünü, azmini ve cesaretini, dünyaya ispatladı. Önce filede şimdi de minderde-Türk kadınları tarih yazıyor her yerde! 

Haftanın Bileti; Tüm zamanların en pahalı Türk sinema bileti oldu! Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi 'Kuru Otlar Üstüne'nin Adana Film Festivali'ndeki özel gösteriminde satışa çıkarılan biletler, 10.000-TL’ye alıcı buldu! Festivalde tüm filmler ücretsizken 'Kuru Otlar Üstüne' ücretliydi. Çünkü ünlü yönetmen, filmin gösteriminden elde edilen geliri, depremzedelere bağışlamak istemişti! Ceylan’ın da, filmin de yolu açık, alkışı bol, seyircisi çok olsun, Allah onun bir verdiğini bin yerine koysun! 

Haftanın Virüsü; Sezonun virüsü desek daha mı iyi olur sanki! Covid 19, yeni varyantı ‘Eris’ ile geri mi dönüyor yoksa! Yurtdışında başlayan ve ne yazık ki ülkemizde de görülen müstakbel virüsümüz Eris’e karşı, mevcut aşıların yetersiz kaldığı, etkinliğinin azaldığı belirtildi! Bilimadamları neyseki bu kez elini çabuk tuttu da yeni aşılar geliştirildi. Aşı, eylül ayından itibaren Kuzey Amerika ve Avrupa'da kullanım onayı aldı ve kullanılmaya başladı. Bize ne zaman geleceği konusunda herhangi bir açıklama yapılmadı. Görünen o ki her sene aşılanacağız, aşılana aşılana bilmem nereye varacağız! 

Haftanın Teknolojisi; Herkes için önemli! Zira mevzubahis whatsapp ise gerisi teferruat!

Son zamanlardaki en önemli ve en sık kullanılan iletişim yöntemlerinden biri olan whatsapp’a sohbet kilidi özelliği gelmiş! Böylece whatsapp'ta bir kişi ile olan konuşmalarınızı gizli tutmak istiyorsanız, sohbet kilidi özelliğini etkinleştirerek, konuşmalarınıza sizden başkasının ulaşmasını engelleyebiliyorsunuz. Yalnız naçizane görüşüm, bu yöntemle eşinizden- partnerinizden bir şeyler saklayacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Bu gizlilik ile daha çok dikkat çekiyorsunuz, benden uyarması- ateşe yürüyorsunuz. :)