Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ne yalan söyleyeyim, ilk aklıma gelen şu oldu: Bayılmasa haber olmayacaktı.
Adını kimselerin duymadığı bu Sahra çölü ülkesinin Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye geldiğini bile bilmeyecektik.
Basın toplantısı sırasında boylu boyunca devrilen bakanı görünce ilgimizi çeken Burkina Faso’nun, yeryüzündeki en fakir ülkelerden biri olduğunu öğrenemeyecektik.
Bir ülkeyle tanışmak için ne tuhaf bir bahane değil mi?
* * *
Ardından iktidar meselesini düşündüm:
Djibrill Yipene Bassole, bayılmadan saniyeler önce, meslektaşının yanında, kürsüsünün ardında diplomatik açıklamalar yapan bir devlet adamıydı.
Birkaç saniye içinde bir “hasta“ya dönüştü; herkesin kaygıyla yardıma koştuğu, acil durumda bir hastaya...
Heybet ile düşkünlük arasındaki mesafenin bu kadar kısa olması, mağrurun bu kadar hızla mağdura dönüşebilmesi etkileyici değil mi?
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözüne çekilmiş bir kısa filmdi sanki...
En büyük “devlet“, yani başınıza konacak asıl “devlet kuşu“, sağlıktır.
Sizi hiç terk etmeyeceğini sandığınız, vefasız dost...
Onu yitirdiğiniz andan itibaren renginiz, kudretiniz, mevkiiniz, kıtanız, paranız değildir önemli olan...
Daha sıradan, daha insani özellikleriniz öndedir artık:
Tansiyonunuz, kandaki şeker oranınız, nabzınız...
Her biri bir iktidarı devirecek kadar güçlüdür.
“Hastalık”, kudret sahibini bir anda tahtından yere indirir, herkesle eşitler.
Vücuda girmiş minnacık bir mikrobun, milyonlara hükmeden bir bedeni yere sererken, yıllar içinde inşa edilmiş görkemli karizmaları, kudretli iktidarları da devirebilmesi ibretlik değil mi?
* * *
Afrikalı bakan devrilirken korumalarının halini gördünüz mü?
Bakanı dıştan gelecek tehditlere karşı korumak üzere yetiştirilmiş dev cüsselilerin, “içerden“ gelen tehdit karşısındaki çaresizliği, bütün o koruma duvarının, kötücül bir virüs karşısında acze düşmesi bize bir şey söylemiyor mu?
Ben bayılan konuk bakanı gördüğümde, “Dünya malının dünyada kalacağı“nı anımsadım bir kez daha...
Kefenin cebinin olmadığını...
“Sağlık, varlıktan yeğdir“ atasözünü...
Vekil de olsan mebus da, patron da olsan hoca da, “hasta“ olduktan sonra hepsinin bir olduğunu...
Varsıllık ile düşkünlük arasındaki mesafenin sanılandan kısa olduğunu...
* * *
En iyisi, her ne makamda olursan ol, “ne oldum“ kibrine kapılmamak, her an düşebilecekmiş gibi yaşamaktır.
Yastıktaki başta taç durmaz çünkü...