Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD’de gerçekleşen bir sanat dolandırıcılığı davasında müzayede evi Sotheby’s aklandı. Peki, ama suçlamayı yapan koleksiyoner, suçlanan sanat danışmanı ve müzayede evi hepsi masum mu aslında?

New York’ta gerçekleşen bir sanat dolandırıcılığı davasına kilitlendi sanat dünyası. Rus bir iş adamının ünlü müzayede evi Sotheby’s’i de dolandırıcılıkla suçladığı dava sonuçlandı. Sotheby’s dolandırıcılık suçlamalarından aklandı. Ama hemen sonrasında yeni şeffaflaşma politikasını açıkladı. Peki, ama bu bir tesadüf olabilir mi? Tabii ki değil! 

Haberin Devamı

Sotheby’s’in revize edilen ücret yapısı için alıcı primi düşürüldü ve komisyon oranları standartlaştırıldı. Peki, ama bunlar hemen geçerli mi? Hayır, nisandan sonra başlayacak. Sotheby’s CEO’su Charles Stewart, “Bu değişiklikler uzun zamandır üzerinde düşündüğümüz bir şey. Sanat piyasasında adil ve net bir dizi terime sahip olmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu bir nevi büyüme anıdır. Bu, sanat dünyası için olgunluğa doğru atılmış bir adımdır” diye bir de açıklama yaptı. 

Sanat dünyasında sürpriz şeffaflık

Sotheby’s aynı zamanda tüm satışlarda yüzde 1’lik idari ücret olan Genel Gider Priminden de kurtuluyor ve işin yüksek tahmininin üzerine çıktığı durumlarda yüzde 2’lik bir “başarı ücreti” ekliyor. 

Rus iş adamı Dmitry Rybolovlev, New York’taki federal mahkemede, İsviçreli bir sanat tacirinin, sanat eserleri satın almak yerine, onları yüksek karlarla Rybolovlev’in şirketine satarken kendi temsilcisi gibi davranarak kendisini aldattığını söyledi ve Sotheby’s’in de işin içinde olduğunu ekledi. Ancak salı günü yalnızca birkaç saat süren müzakerenin ardından jüri farklı bir karara vardı ve oy birliğiyle Sotheby’s’in herhangi bir dolandırıcılık olayında rol oynamadığına karar verdi. Davada sanık olmayan satıcı Yves Bouvier de kendisinin haklı olduğunu hissettiğini söyledi. Bouvier uzun süredir yanlış bir şey yapmadığını ve her zaman açıkça bir satıcı gibi hareket ettiğini ve Rus iş adamından istediği ücret bedelini istemekte özgür olduğunu ısrarla vurguladı.  

Sanat dünyasında sürpriz şeffaflık

“Flip” ediliyor 

Bouvier yaptığı açıklamada, “New York mahkemesi duruşmaları, insanların hiçbir zaman gerçekleşmemiş bir dolandırıcılık iddiası üzerinde tartıştığı gerçeküstü bir maskaralıktı” dedi. 

Haberin Devamı

Evet, aslında sanat dünyası göz önüne alınınca bu büyük bir dolandırıcılık davası değildi. Evet, rakamlar büyüktü ama bu piyasanın işleyişi üzerine bir özetti de aslında. Her şey Rus bir iş adamının Cenevre’de bir ev almasıyla başlıyor, boş duvarları daha önceki ev sahibinden kalan resim aydınlatmaları boşa gitmesin diye doldurmaya karar veriyor. En azından kendi açıklaması bu! İşte o anda sanat danışmanı devreye giriyor ve sonuçta 2 milyar dolarlık sanat eseri alımı yapılıyor. Eserleri beğenmek, seçmek, kafa yormak, ilişki kurmak falan yok. Daha sonra eserlere kod adları veriliyor, sanat dünyasında polemiklere karışmamak için. Bu arada sanat danışmanı, eserleri aldığı fiyatın çok üstüne “flip” ediyor, yani aldığı gibi, üstüne kâr ekleyerek anında satıyor Rus iş adamına ve büyük kâr elde ediyor. Zaten bu, şu anda her konuda büyük bir para kazanma yöntemi olmuş durumda. Sneaker’dan sanat eserine, lüks markaların saatlerinden çantalarına her türlü arzu nesnesi anında “flip” ediliyor, böylece paradan para üretiliyor. Aslında ürünlerin, eserlerin hiçbir önemi yok burada. Her şey tamamen bir pazarlama hikâyesi üzerine kurulu.  

Haberin Devamı

Sanat dünyasında sürpriz şeffaflık

Hisse senedi alır gibi 

İşte buna rağmen, bu davada daha sonra Leonardo da Vinci’nin eserlerinin değerleri sorgulanmaya başlıyor. Söz konusu olan eser: “Salvator Mundi.” Her ne kadar daha sonra Rus iş adamı, kendisi de aynı eseri Christie’s müzayedeevinde flip ederek büyük bir kâr elde etse de, herhalde daha da çok kâr beklediği için bu sonuçla da yetinmiyor. İşte sonuçta olan sanat eserine, sanatçıya, sanatsevere oluyor. Ne koleksiyoner ne müzayedeevi ne aracılık eden sanat danışmanları etkileniyor. Herkes kazandığı paraya bakıyor, gözleri daha da büyük hırslar bürüyor. Ama NFT’ler gibi bir telif hakkı konusu olmadığı için sanatçı ya da varisleri asla diğer kurum ve kişiler gibi kazanamıyor. 

Adı geçen sanatçılar

Bu davada adı geçen sanatçıları sayalım: Gustav Klimt, Pablo Picasso, Leonardo Da Vinci, Frida Kahlo, René Magritte, Piet Mondrian, Andy Warhol ve Jean-Michel Basquiat. Bırakın para kazanmayı, saygı da görmüyorlar, çünkü aslında eserlere gerçekten değer veren de yok! Tamamen bir hisse senedi alır gibi yaklaşılıyor. Bunun için de aslında büyük davalara gerek yok. Her şey zaten ortada değil mi?