Halil Özer

Halil Özer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray’ın sezon başından beri şöyle bir sıkıntısı var... Hiçbir zaman maça iyi başlangıç yapamıyor, rakibi ısırmıyor, tempolu oynamıyor. Bu nedenle gol geciktikçe rakibin direnci artıyor...
İyi oynamadan, sürekli pamuk ipliğinde buralara kadar gelindi... Tabii bunun en büyük nedeni ise kadrosunda kaliteli oyuncuların bulunmasıydı. Ama İcardi’nin üstüne Sacha Boey, Barış Alper, son haftaların formda ismi Kaan Ayhan, milli takımlarında bulunan Bakambu ile Ziyech gibi kilit adamlar da dün olmayınca puan kaybı kaçınılmaz hale geldi.
Galatasaray eksik kadrosuna rağmen ilk yarıda maçı koparabilirdi. Gerek klasikleşen beceriksizlik gerekse direkler buna izin vermedi. Kerem’in golünden sonra oyunu tutmak istediler. Bu kadar eksik ile alınacak üç puanın ne kadar önemli olduğunun farkındalığı biraz da panik yaptırdı. İkinci yarı Abdülkerim ile Nelsson direnmeye çalıştı. Gerçekten ikisi de takımın en iyileriydi.
Bir de takımı büyüteç altına almak lazım. Bunu yazmak istemiyorum ama ne yazık ki Halil asla Galatasaray oyuncusu değil. Zaha buz pateninde oynar gibi oynuyor. Güçsüz dirençsiz. Mertens ile birlikte hiçbir ikili mücadelede ayakta kalamıyorlar. Bir de Kazımcan ile Boey’in yerinde oynayan Ali Turap. Onlar da çok hafif kaldılar. Kazımcan’ın kapasitesi artık bu. Ama Ali Turap’ı biraz daha beklemek lazım.
Savunma hariç bir tek Kerem Aktürkoğlu çok çırpındı. Çok sorumluluk aldı. Hırsını sahaya yansıttı. Ama bu hırsı yüzünden kırmızı kart gördü. Oysa ilk sarı kartında yani penaltı pozisyonunda gereksiz itiraz yaptı.
Sivasspor ilk yarıda rakibin isminden korktu. Tabii biraz da bu Bülent hocanın takımını henüz tam olarak tanımamasından kaynaklandı. Ancak ikinci yarı hoca doğru değişiklikler yaptı ve maça ortak oldu.
Sonuç olarak Galatasaray maçı kendi hataları yüzünden alamadı. Ancak burada hatayı kendisinde aramalı. Niye bu kadar etkisiz oluyorum diye çok düşünmeli.