Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Halil Umut Meler olayı futbolumuzda beklenen bir depremdi. Korkuyorduk. Mutlaka olacaktı. Lakin palyatif önlemlerden öteye gidemiyorduk.
Şimdi karar vermek zamanı.Bu gerçek “Marmara Depremi” midir, yoksa geçenlerde avize sallayıp vazo deviren Gemlik depremi gibi “münferit” ve “talihsiz” bir vaka mı...
Biraz boya biraz sıvayla mı geçiştireceğiz, yıkıp yeniden mi yapacağız?
Maalesef köklü çözümlere fıtratımız, doğru işlere insanımız müsait değil.
Baksanıza Ankaragücü başkanı “hakemin yüzüne tükürmeye gittim, tokat attım” diyor ifadesinde.
Aaa o zaman sorun yok!!!Mert değiliz mert… Dört kişiyi öldürüp mahkemede “suçsuzum beraatımı istiyorum” diyen sanık gibi yaptığımızın arkasında bile duramıyoruz. Hep kaytarma. Hep yalan.
İkiyüzlülüğe devam.
Meğer ne severmişiz hakemleri. Nasıl gözümüz gibi bakarmışız, korur kollarmışız ki, gözü şişti diye Başkent’te devlet erkanından, futbol kurum ve şahıslarına kadar herkesin tavaf ettiği mekan oldu Acıbadem hastanesi.
Hakemlerin ipliğini pazara çıkaran futbol programları, şiddeti şiddetle kınayıp “azmettirdiklerini” yapanı asmaya gönüllüler, tabureye ilk tekmeyi atan olmak için sıraya girmişler.
Futbolumuzda ne varsa hepsinin yetki ve sorumluluğunu üstlenmiş Futbol Federasyonu “zanlı” değil “müşteki” pozisyonunda. Herkesten çok o yakınıyor!
Silahı olsa hakemi vuracak olanlar, hakemleri görüldüğü yerde ezilmesi gereken haşarat yerine koyanlar, provokatör ajan ilan edenler, “bu hakemlerle lig bitmez” diyenler derin üzüntüler içindeler!
Abuk bir muhabir kız, canlı yayında hakeme tekme yumruk sallayan başkan ile yancıları için X’ine “eline ayağına sağlık” diye yazmış ve işinden kovulmuş ki, tebrik ederim kendisini! Abuk-sabuk ama özü sözü bir hiç yoksa.
Halil Umut Meler vakası da yakında olası Marmara Depremi gibi “çıkar için” kullanılmaya başlarsa şaşırmayın.
Altı gün önce “Kurtlar Vadisi Futbol” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bazı paragraflarını alıntılayarak bitireyim ve işlerin ne kadar cıvıklaşacağını bekleyeyim şimdilik:
***
Yerkürenin hiçbir coğrafyasında bizdeki kadar “ateşli”, bizdeki kadar “çılgın” futbol unsurları bulamazsınız. Topçusundan seyircisine, antrenöründen yöneticisine tek kelime ile “çılgın” futbol insanlarımız her an “heyecan” vaat etmekte meraklısına.
Daha ne beklenir ki, futboldan!
Dev arenalardan semt sahalarına kadar öyle dramatik, hatta kimi zaman “trajik” bir top oynanıyor ki, bırakın sahadakileri, tribünden seyretmeye bile mangal gibi yürek gerek
!Lakin “marka değerimiz” neden yerlerde, seyirci neden az, naklen yayın nasıl oluyor da “Kurtlar Vadisi” dizisinden az para kazandırıyor; onu anlayamıyoruz bir türlü.
Bakınız… Yeşil Esenyurt Spor Kulübü ile Kafkas Kartalları Spor Kulübü Avcılar Stadında (Atatürk demeye dilim varmıyor) önceki gün karşı karşıya geldi.
U-14 Amatör Lig maçı… Yani futbolcular hukuken de biyolojik açıdan da “çocuk” kategorisinde.Ama ne hırs ne mücadele ne cesaret.
Tribünler ha keza.
Oynayan, oynatan, izleyen kim varsa, hepsi mermiye kafa atacaklar neredeyse!
Kafkas Kartalları Teknik Direktörü Ahmet Turan, rakip takımdan Efe Kızıl Ateş’e tokat atınca, derhal gereği yapılıyor ve tribünler de aşağı inip kavga çıkıyor sahada. Polis ayıramıyor; havaya ateş açıyor.
Hem de “yaylım ateş”!U 14 maçında “14’lüler” şarjör boşaltıyor havaya.
Sorarım size… Dünya’nın hangi coğrafyasında henüz 15 yaşına basmamış çocukların maçına gidip, böylesine bir adrenalin havuzunda yüzebilirsiniz?***
Neyse… Herkesin verilmiş sadakası varmış. Kazasız belasız birkaç çürükle atlatılmış maç!
Biz kaçırdık futboldaki bu sıra dışı heyecan fırtınasını! Ama Eğitim dört dörtlük… İnsanımız özverili. Futbolumuz derin. Marka değerini yüceltmeye azmetmişiz bir kere.
Bizde bu yetenek, futbolda bu özgürlük oldukça, yakında denk geliriz bir benzerine.