Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Yeni” kelimesi, yüreğimizi tazelikten gelişmişliğe kadar pek çok “olumlu” tını ile titrettiği gibi “umut” ile eş yumurta ikizidir...
Umut ise her şeydir.
Fenerbahçe takımı yeni sezonda yeniden kurulacağı için hem futbol hem de taraftar dünyasında umudun ta kendisidir.
En azından şu anda öyle.
Geride kalan berbat tercihlerin yapıldığı berbat sezon, ayak bağı olmaz merak etmeyin... Hatadan ders alanlar için yakın geçmişteki yanlışlar “engel” değil “kolaylık” olacaktır bu değişim ve yenilenme sürecinde.
Bedeli ağır da olsa yaşanmış bir kötü tecrübe, bin nasihatten iyidir.
En azından “neler yapılmaması” gerektiğini öğrendi Fenerbahçe’yi yönetenler!
Acaba öyle mi?..
Şimdilik, kilit nokta sayılacak Comolli yerli yerinde kalmışken, yenilenme futbolu bırakmak üzere Emre Belözoğlu ile başlatılırken, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un “hata bende” cümlesinden yola çıkarak aynı kabusun tekrarlanmayacağına inanmaktan başka bir şey gelmez elden.
Evet... Futbol Takımı için “teorik açıdan” umut var.
Çünkü yeni.
Peki Fenerbahçe Kulübü “yönetim pratiği” ne durumda?
Pazar günü yapılan Olağan Mali Genel Kurul’a bakarsanız “ilk günkü gibi”!... Aynı tas aynı hamam.
Acılı, hüzünlü, gerilimli arabesk terane devam.
Yine “deniz bitti” mesajları.
Yine “borçtan boğuluyoruz” çığlığı.
Yine yıkımın kaynağı olarak Yıldırım yönetimini suçlama pratiği.
Ve yine esrarengiz düşmanlar...
Bu kez Fenerbahçe kozmik odasından bilgi belge aşıran “casus hocalar” değil, sayın Ali Koç’un “bulduklarımızı anlatırsak camia mahcup olur” cümlesiyle altını çizdiği bir başka karabasan.
Mahcup etmiyor, tedirgin ediyor Başkan.
Fenerbahçe Başkanı’nın şeffaf, açık sözlü, gerçekçi olması, doğrulardan ayrılmaması elbette meziyettir.
Ancak büyük bir camiayı hasret kaldığı hedefe yönlendirmeye çalışırken önüne koyacağınız her olumsuzluk, kitlelerde en az “harekete geçmek isteği” kadar “ne yapsak olmuyor” umutsuzluğu da yaratmaz mı?
Geçen sezon aynı dramatik kurgu ile başlamıştı.
Sonucu gördünüz.
Üstelik o sırada adı Ali Koç olan büyük bir umut patlaması, müthiş bir iyimserlik vardı camiada.
Bugün düşme hatlarında dolaştıktan sonra badireyi zor güç atlatmış, dile getirmese bile hayallerinden çok şey yitirmiş, nispeten karamsar durumda Fenerbahçe. Kimse yeni bir travmaya ortam hazırlayacak, bahane olacak kötü haberlere hazır değil.
Yangına körükle gitmenin alemi mi var?
“Söylemeyelim mi tehlikeyi” diyebilir Sayın Koç.
Valla emin değilim...
Bazı alarmlar ikinci tekrarla birlikte geleneksellik sınırlarına girmiş olur ve teyakkuz değil bıkkınlık yaratmaya başlar. Şu sıralar Fenerbahçe’nin en büyük kurdudur bıkkınlık. İçerden kemirir, dışardan yaralar.
Şeffaflık, dürüstlük iyi de... Bir yere kadar.
Tünelin ucunda ışık yoksa bile, sayın Başkan geçtiğimiz sezon ömrünün en büyük sportif travmalarından birini atlatmış Fenerbahçe’ye hiç olmazsa sonraki tünelin ucundaki ışıktan bahsetmeliydi belki. Yoksa, bir sonraki.
Çünkü Fenerbahçeliye göre “ışığın kendisi” sayın Ali Koç’tur...
O çaredir.
Umuttur...
Bırakın sönmeyi, onun voltajı düşerse Fenerbahçe karalar bağlar.
Yok mudur Fenerbahçe’de iyi bir şey?
Orhan Gencebay’ın bile “yaşamak ne güzel” diye pozitif bir arabeski var!