Geri Dön
Close: Masum değiliz ama iyiyi seçmek, özümüzü görmek bizim elimizde

Close: Masum değiliz ama iyiyi seçmek, özümüzü görmek bizim elimizde

'Girl' filmiyle dikkat çeken Belçikalı yönetmen Lukas Dhont, Cannes'dan 'Grand Prix' ödülüyle dönen ve ülkesi Belçika'nın Oscar aday adayı olarak seçilen son filmi 'Close'la incelikli bir yönetmenlik başarısına imza atıyor, toplumla uyumlu bir rol üstlenen bireylerin kaybolan renklerini mercek altına alıyor...

Mayk Şişman
Mayk Şişman

Belçikalı yönetmen Lukas Dhont, bir önceki filmi 'Girl' ile ne denli umut veren bir yönetmen olduğunu eşe, dosta, düşmana, duyanlara duymayanlara itinayla göstermişti. Yönetmenin merakla beklenen yeni filmi 'Close' bu yıl Cannes'da ana yarışmaya dahil edildi ve büyük bir başarı kazanarak Altın Palmiye'nin bir tık altı olan Grand Prix ödülünü Claire Denis'in 'Stars At Noon' filmiyle birlikte paylaştı. Muazzam Grand Prix başarısından sonra filmin Oscar yolculuğunda da beklenilen oldu ve 'Close', Dardenne Kardeşler'in yeni filmi 'Tori et Lokita' ya da diğer rakiplerini geçerek Belçika'nın Oscar aday adayı olarak seçildi. Filmekimi kapsamında Türkiye'de sinemaseverlerle buluşan 'Close' son yılların en güçlü, en etkileyici yapımlarından biri. Leo ve Remi adlı iki küçük çocuğun dostluğunu ve aralarındaki iletişimi, başlarına geleni izlediğimiz filmde tempo bir an olsun düşmüyor, izleyici filmi adeta nefes bile almadan takip ediyor. Yakın plan çekimler, canlı renkler, tıkır tıkır işleyen senaryo ve daha da önemlisi Lukas Dhont'un yönetmenlik kabiliyeti başından sonuna bir kez olsun sekteye uğramıyor. Dhont, toplumla uyumlu bir rol üstlenen, topluma ancak kaybolan renkleriyle dahil olabileceğini sanan milyonlarca kişiyi Leo ve Remi karakterleri üzerinden mercek altına alıyor.

Haberin Devamı

Yol aynı kapıya çıkıyor: Vicdan!

Genç oyuncu Eden Dambrine'in muazzam bir başarıyla sergilediği Leo karakteri başından sonuna bizim takip alanımızda. Film boyunca Leo'nun gözlerini, bakışlarını, kahkahasını ve öfkesini izliyoruz. Remi ile kurduğu iletişimin okul döneminde yani toplum içinde nasıl şekillendiğini, neye evrildiğini, bu durumun ne gibi olaylara zemin hazırladığını gözlerimiz dolarak izliyoruz. Filmin en büyük başarısı da burada devreye giriyor. İlki hiçbir sahneyi, hiçbir olayı ağır bir dramaya çevirmiyor, asla ajitasyona başvurmuyor. Olanı biteni tüm yalınlığıyla, tüm sahiciliğiyle, tüm çıplaklığıyla gerektiği kadar gösterip devamını izleyiciye bırakıyor. Filmdeki zaman kullanımı o kadar ekonomik ve doğru ki yönetmenin varlığını hissetmiyoruz. Ki zaten bir yazarın varlığını romanda/öyküde, bir yönetmenin varlığını filmde/dizide hissetmiyorsak şunu bilmeliyiz ki o iş iyidir. 'Close'da Lukas Dhont kendini tamamen silikleştirmeyi başarıyor ve bizi öyküye hapsediyor. Ama elbette kendini silikleştirmiyor bunları yaparken. Çiçeklerin solması, çiçeklerin açması, bisiklet sahnesindeki 'tempo' eşitsizliği, buz hokeyindeki düşüşler ve kalkışlar ya da kaskın 'topluma karşı bireyin giydiği zırh' ya da buz hokeyi kıyafetinin yani toplumun bize biçtiği, bize uygun gördüğü şeklin bizi kalıplı ve güçlü göstermesi gibi detaylar akla gelen ilk örnekler. Lukas Dhont, Leo karakteri üzerinden bireysel yolculuğundan vazgeçmeye yeltenen ve farklılıklarını kamufle edip toplumla daha uyumlu bir imaj çizen, özetle kendisi gibi olmayı seçmeyerek tek hayatlık vadelerinde gerçeğini inkâr edenlerin güçlü ve korunaklı olduğunu hatırlatıyor. Ama bu yolu seçtiğinizde çıkacağınız yol eğer Leo gibi sevgi ve iyilik baskınsa yine aynı: Vicdan! Eğer vicdanlıysanız ve seçimlerinizin sonuçlarını kabul etme erdemine erişebilmişseniz işte o zaman çiçekler gerçekten açabilir. Vicdan sizi kabullenmeye, itiraf etmeye, anlatmaya, paylaşmaya yani özetle kendinizi ifade edip sunmaya teşvik eder. İyi bir birey olmanın temeli de şekil şüküllerden bağımsız vicdanlı olmak ve gerçeğinizi sunmaktan geçer.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Son kertede kabul edip dönüşmek

Lukas Dhont, 'Close'la çok büyük bir iş başarmış. Çocuk oyuncularla çalışmak ya da çocukların hikâyesini anlatmak oldukça risklidir sanatın her alanında. Dhont, iyi bir gözlemci olduğunu 'Girl'de hissettirmişti ama 'Close' gerçekten de Cannes'dan dev bir ödülle dönmesiyle sonuçlanacak kadar hak edilmiş bir zafer. Toplum ve birey arasındaki sıkışmışlık henüz okul çağlarında çocukların toplumla karşılaştığı ilk zeminde kendini hissettiriyor ve problemlerimizin çoğunu çocuklukta arayan psikolog, terapist ve psikiyatristler tam da bu noktada haklı çıkıyor. Neden doğdumuzu, neden yaşadığımızı bilmediğimiz tek bir hayatımız var ve biz bu hayata bir bebek saflığında, temizliğinde geliyoruz. Dünyayı tanıdıkça dengeyi yakalıyor ama bu noktada birçok kişi için terazide negatiflik, pozitiflikten daha baskın hale geliyor. Farkındaysanız salt sevgiden oluşan ve negatifliği kabul edemeyen, kaldıramayan, yaş alsa da 'çocuk saflığı'nda kalabilenler hayata tutunmakta güçlük çekiyor. Mesele dengeyi bulmak. Doğada, hayatta bir denge var. Eksi ve artılar birlikte. Hiçbirimiz yüzde 100 masum değiliz, hiçbirimiz yüzde 100 masum kalamayacağız. Yaşamın kendisi çünkü eksi ve artılardan ibaret. Hatalarımız, kırgınlıklarımız olacak. İyiler, gerçekten iyiler işte bu yüzden devam edemiyorlar bu yolculuğa uzun soluklu, bu yüzden "Melek gibi insan" dediklerimiz erkenden çekip gidiyorlar dünyadan bile isteye ya da beklenmedik bir şekilde. 'Close' en çok da bunu vurguluyor. Hayatı yaşadığımız sürece, toplumlar içindeki kötülüklere maruz kaldığımız müddetçe dengeyi bulmakla, eksi ve artıları bir terazide denkleştirip sonrasında iyiliği baskın hale getirmeye çalışmakla hükümlüyüz, çünkü aslında özümüz sevgi, özümüz iyilik, özümüz bebek saflığında. Uzun soluklu bir ömürde hiçbirimiz masum değiliz ama son kertede iyiyi, doğruyu seçmek, kabul edip dönüşmek ve özümüzü görmek bizim elimizde. Sevgiden, iyilikten korkulmaz çünkü...

Haberin Devamı

 

twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr

Benzer İçerikler