Gündem Göller S.S.S veriyor - Sulak alanlarımızın kalitesi düşüyor!

Göller S.S.S veriyor - Sulak alanlarımızın kalitesi düşüyor!

29.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Marmara Bölgesi doğal göl bakımından oldukça zengin. Fakat, şanslı coğrafyada yaşayanların bu müthiş hediyelerine iyi bakmadıklarını söylemek mümkün. Su kalitesi her geçen gün bozuluyor

Göller S.S.S veriyor -  Sulak alanlarımızın kalitesi düşüyor

İstanbul, Kocaeli, Bursa, Çanakkale gibi Türkiye’nin en büyük endüstri kentlerinin bulunduğu Marmara Bölgesi’ndeki göllerin sanayi kirliliğinin pençesinden kurtarılması için çaba harcayan bilim insanlarından olan Prof. Dr. Meriç Albay, yıllardır izlenen yanlış politikalar sonunda kaygı verici boyutlarda ekolojik yıkımlar yaşandığı görüşünde.
Prof. Dr. Albay, “Gelişmiş ülkeler doğal yaşam alanlarındaki bitki ve hayvan yaşam çalışmalarını 1940’larda bitirdi. Türkiye’de ise günümüzde bile hala tanımlanamadı. Birçok tür yanlış uygulamalar nedeniyle tespit edilemeden ortadan kalktı” diyor.
Bölgedeki en önemli sulak alanlarından biri; milyonlarca kuşun uğrak, üreme ve beslenme alanı olan Manyas (Kuş Cenneti) Gölü. Ortalama 3 metre derinliği olan göldün bulanık görüntüsü koloidal kil içermesinden kaynaklanıyor. Göl, özellikle plankton ve dip canlıları açısından oldukça zengin. Manyas’ın tamamı 1977’de ‘Yaban Hayatı Koruma Sahası’ haline getirildi. 1981’de Milli Park ve SİT alanı ilan edilen Manyas, 1994’te Türkiye’nin ilk beş Ramsar alanından biri olarak seçildi. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay’ın Manyas’la ilgili değerlendirmesi şöyle: “Manyas, büyük ekolojik sorunlarla karşı karşıya. Sığırcık Deresi üzerinde kurulan fabrikaların atıklarının yanı sıra göl çevresinde kontrolsüzce kullanılan tarımsal ilaçları ve gübreler büyük tehdit. Karacabey Ovası’nın sulanması için göl su seviyesinin aşırı yükseltilmesi, Kocaçay Deresi üzerine Manyas Barajı’nın yapılmasıyla su rejiminin değişmesi, bir istilacı balık türü olan İsrail Sazanı’nın atılması çevre felaketleri doğuruyor.

Manyas baraj değil göldür
DSİ’n yanlış uygulamaları nedeni göl su kalitesinde önemli bozulmalar meydana gelirken, toplu balık ölümleri ve kuş ölümleri gözleniyor. Göl suyunun ağır metaller bakımından da sorunlu olduğu, göl çevresinde kurulu sanayi tesislerinin atıklarının göl ekosistemini tehdit ettiğini biliyoruz.
Manyas Gölü bir baraj gölü gibi işletildi. Gölün güneyinde sazlık sistemi yok oldu. Su seviyesinin yükseltilmesiyle kuşların beslenme alanları sular altında kaldı. Önlem alınmadığı takdirde gelecek yıllarda tamamen kaybedilme riski var.”
Toplu balık ölümleri Marmara’nın en büyük gölü olan İznik de, 70 metre derinliği ile büyük bir su potansiyeli barındırıyor. Çok sayıda canlı türüne ev sahipliği yapan göl çevresi tarımsal faaliyetlerde kullanılıyor. Bilinçsizce kullanılan tarımsal ilaçlar ve gübreler ise gölün su kalitesini etkiliyor. Mayıs-Ekim arasında görülen aşırı alg artışı nedeniyle gölde balık ve kuş ölümleri yaşanıyor. Su kalitesinin bozulmasına evsel ve endüstriyel atıkların neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Albay, “Derin göllerin kirlenmesi oldukça zordur. İznik Gölü gibi derin bir gölde kitle halinde balık ölümleri tamamen ‘ekosistem temelli’ göl yönetimi yerine ‘su bütçesi temelli’ yönetim stratejisinden kaynaklanıyor. Bu yaklaşım gölde yaşayan birçok balık türünü ortadan kaldırdı, gölün en ekonomik türlerinden kerevit avını 300 tonlardan 15-20 tonlara geriletti. Yayın balığı ortadan kalktı. Göl suyunun yüksek oranlarda pestisit (karışım ilaç) içerdiği, bu kimyasalların balıklarda birikim yaptığı ortaya çıktı. Yasal olarak DSİ’nden izinle açılması gereken kuyular gölü besleyen en önemli kaynakları da yok ediyor. Göle oksijeni bol su taşıyan derelerin akış hızının kesilmesi de büyük sorun. İznik için zaman kaybetmeksizin yönetim planı çıkarılmalı, göl çevresinde önlemler alınmalı” değerlendirmesini yaptı.

Haberin Devamı

Sapanca’nın çocukları...
Yüksek kalitedeki suyuyla bilinen Sapanca, Sakarya kentinin içme suyunu karşılıyor. Fakat havzasında son yıllarda hızla artan endüstri tesisleri ve yerleşim birimlerinin arıtılmamış atıkları göle boşalıyor. Sapanca Gölü’nün serin sularında yüzen çocuklar doğal mirasımıza sahip çıkılmasının gelecek kuşaklar için önemini kanıtlıyor.

Göller S.S.S veriyor -  Sulak alanlarımızın kalitesi düşüyor


Marmara Bölgesi’ndeki en önemli sulak alanlarından biri, milyonlarca kuşun uğrak yeri Manyas (Kuş Cenneti) Gölü.

YABANCILAR DEĞERİNİN DAHA ÇOK FARKINDA...
İstanbul’un çok yakınında yer almasına rağmen doğal zenginlikleri halen fark edilemeyen Acarlar Longoz Gölü, barındırdığı canlı çeşitliliği ile dikkat çekiyor.
2 bin 300 bitki türü bulunan longozda su menekşesi, su lalesi ve nilüferler dikkat çekici güzellikleriyle göle renk katıyor. Gölde insan müdahalesiyle meydana gelen tahribatları araştıran ve çözüm önerileri geliştiren Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, “Dünya doğa mirası olabilecek kadar zengin Acarlar Longozu yerini zarar görmüş bir ekosisteme bırakıyor. Özellikle kurak mevsimde suların çekildiği yerlerde yapılan tarım faaliyetleri ve kurutulan alanlarda insan kullanımlarının yoğunlaştığı yerler oluştu. Evsel ve tarımsal kirleticilerin izleri var” dedi.

Fotoğrafçıların favorisi
Birinci Derece Doğal SİT Alanı olan Acarlar Longozu’nun çevresi tamamen dişbudak ormanıyla çevrili. Doğa fotoğrafçıları için birbirinden ilginç görüntüler sunan longoz, nilüfer çiçeklerinin suyun üzerinde dansını cömertçe sergiliyor. Yayın, kızılkanat, sazan, turna gibi balık çeşitleri yaşayan longozun üzerinde uçan ördekler ve sakarmekeler muhteşem bir ekosistemin varlığını kanıtlıyor. Ancak Prof. Dr. Barboros Gönençgil, 1970 yılından itibaren tarım alanlarının genişletilmesi amacıyla suyunun tahliye edilmesiyle gölün yaklaşık yüzde 40 oranında kuruduğunu söylüyor.

Kaçak avcılar tehlikesi
Acarlar Longozu’nun korunması için çabalayan Yılmaz Sütçü ise, özellikle kaçak avcıların yaban hayatını yok ettiğini belirtiyor. Çocukluğunda gölde yüzdüğünü söyleyen Yılmaz Sütçü, “Doğa harikası bir yer burası. Değerinin bilinmemesi beni üzüyor. Yakındaki derelerden göle kirlilik taşınmasının önüne geçilmeli. ABD’den, Kanada’dan, Avustralya’dan yabancı misafirler gelerek alabalığımızı yiyorlar ama çok yakınımızdakiler değerini bilmiyor” diyor.

Haberin Devamı

‘Değeri bilinmiyor!’
Acarlar Longozu’nun korunması için çalışan Yılmaz Sütçü, buraya daha çok misafirlerin yurtdışından gelerek alabalıkların tadına baktıklarını ama Türkiye’den rağbet görmediklerini anlatıyor.

Haberin Devamı

Göller S.S.S veriyor -  Sulak alanlarımızın kalitesi düşüyor

Acarlar Longozu, doğa fotoğrafçıları için paha biçilmez bir yer.

İğneada Longozu’nda nükleer endişe!
İğneada Longozu, Istranca ormanları içinde yer alıyor. 1978’den beri Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası olan İğneada Longozu, 1988’de Tabiatı Koruma Alanı statüsüne erişti. Sit alanı da ilan edilen yedi gölün yer aldığı alanda, yok olma tehlikesi yaşayan ak kuyruklu kartal, küçük yeşil ağaçkakan ve bakır kelebeği’nin yanı sıra su samuru, geyik ve karaca popülasyonu bulunuyor. Alanı bekleyen tehlikeyse İstanbul’a içme suyu kazandırma çalışmaları. Tatil merkezi gibi çeşitli inşaatlar da göllerin kıyısına uzanmaya başlamış. Yapılması plananlan üç nükleer enerji santralinin de bu bölgeye yapılacağının konuşulması çevrecileri endişelendiriyor. Doğal Yaşamı Koruma Vakfı Başkanı Nusret Türkkan, “Önümüzdeki yıllarda temiz suya olan ihtiyaç artacak. Buralarda nükleer ve termik santral projelerine girilmesi longoz ve Istranca ormanları için ölüm fermanı demektir” diyor.

Haberin Devamı

YARIN: ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI İLE DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NE DİYOR?